Devlet aklı ne zaman gelecek

Gencecik bir kardeşimiz, yaşama sevincini kaybedip canına kıyan evlâdımız, tıp öğrencisi Enes Kara ve cümle Enes'lerin tekrar tekrar hatırlattığı borcumuz: Anadolu'nun fakir bir kasabasında müezzinlik yapan adamın kızı... İstanbul'da üniversiteyi kazanıyor... Devlet yurduna girememiş... Tek başına o büyük şehirde ayakta kalma şansı yok... Çaresizlik içindeki kıza uzanıyor bir el, çekiyor kendi yurduna, kendi cemaatine veya kendi mağarasına... Baba da mutlu... Daha önce başarılı kızının büyük şehirde ne olacağından endişeli baba, Allah diyen, namazlı niyazlı saydığı insanları görünce mutlu olmasın da ne olsun Üstelik ucuz barınma, belki burs imkânı ve büyük şehrin günahlarından, pisliklerinden, suç odaklarından izole bir hayat... Cazip değil mi Denizli'den, Kayseri'den, Sivas'tan, Malatya'dan, Giresun'dan, memurun, işçinin, iki ineğin verdiği sütle geçinen gariban ailelerin, bakkalın, orman bekçisinin, balıkçının, manavın, tesviye ustasının çocukları... Bizim çocuklarımız... Sonra arayış içindeki çocukları, barınma ve karnını doyurma derdindeki aciz fakat aklı başında evlâtları havada kapmaya hazır örgüt, cemaat, tarikat yapıları... Bir yanda çaresizlikleri o yapılara 'mensubiyet'le takas edilen çocuklar, diğer yanda devletin gideremediği boşluğu ellerini ovuşturarak izleyen ve bunu 'av alanı'na dönüştüren -iyi niyetliart niyetli fark etmez- yapılar... Üretmesi gereken beyinler, 'tek tipçi, mutlak doğrucu, kendisinden başkasını yok veya düşman sayan odak elemanı, düşünmeyen, sorgusuz itaatçi' şeklindeki gömlekleri, bir dinin veya ideolojinin üniforması olarak sırtlarına geçirdiler... Başka dünyalara kapılarını kapatıp, taassuba teslim oldular... Türk tarihinin en büyük 'insan israfları'dan birisidir bu ve belki de savaşlarda bile bu kadar insanımızı kaybetmedik... Batı'ya göre nüfusunun gençliğiyle övünen bir ülke, o gençliğin önemli bir kısmını 'dinî görünümlü' dogmalarla, safsatalarla dolu karanlık kuyularda kaybederken 'resmen' uyudu... TOKİ mevcut iktidarın en fazla övündüğü kurumlardan birisi... Haksız da sayılmazlar... Daha önceki iktidarlar elinde neredeyse tabeladan ibaret bu kurum, mevcut iktidar döneminde milyonun üzerinde konut üretti... Bu sayıya sosyal tesisler, camiler, hastaneler dahil değil... Konutta bu rakamları tutturan, duble yollar, köprüler ve tünellerle övünen siyasî iktidar, başta büyük şehirler olmak üzere üniversitelilerin barınma problemini sıfıra indirecek yurtları inşa edemez miydi Milyonlarca gencimizi çaresizlik sonucu düştüğü ağlara daha düşmeden kurtaramaz mıydı O yurtların yapım maliyetiyle bugün karşımıza çıkan 'siyasî, dinî ve adlî maliyet' karşılaştırıldığında hangisi daha kârlı olurdu Boşluk kaldırmayan bir alandı bu... Devletin bıraktığı boşluğu