Gidişat feci!

Sezon başında, Galatasaray'ın kadrosunun sadece ezeli rakiplerine kıyasla değil, ligin standartları göz önüne alındığında da ''kötü'' olduğundan şüphelenirken hayli yalnızdım. Çalışmalar muhabir haberlerinde, transferler ise sosyal medyada öve öve bitirilemiyordu. Haftalar ilerledikçe ''dört büyükler'' içinde en kötü kadronun Galatasaray'daki olduğuna iyice emin olmuştum. Avrupa maçlarındaki farklı oyun ve iyi skorlar, ligde Fenerbahçe ve Beşiktaş'ın da kötü gitmesi, Fatih Terim gibi deneyimli ismi varlığı hala pek çok kişinin umudunu diri tutmaya yetiyordu. Fakat elindeki en iyi orta saha Cicaldau olan sarı kırmızılılar üç golcüsü arasından birinde karar kılamamış, Boey'in sakatlığı ve Van Aanholt'un istikrarsızlığıyla kanatlardan da yaralıydı. Şampiyonluk tek kelimeyle imkansızdı. Oyuncu grubunun potansiyelini erken idrak eden Fatih Hoca, Avrupa'da doğru oyunu bulmuş ama ligde açmazdaydı. Galatasaray düşme hattına çok yakın. Ligin ilk yarısında, Muslera, Mohamed, Babel ve Feghouli gibi isimler her ne kadar ağır eleştirilere maruz kalmış olsalar da kadroyu camianın alıştığı oyuncu kalitesi standardına yakın tutuyordu. Onların yokluğuna bir de (her ne kadar istenen potansiyelde olmasalar da) Berkan-Taylan ikilisinin yoklukları eklenince, pek çoğumuza göre küme düşmenin güçlü