'Getir götür' için yaratılmışlar

Evet var böyle kediler.

Benim başımın belası kedim de böyle. Bulduğu her kağıt parçasını önüme bırakıp, getir götür oyunu oynamam için beni zorlar. "Bizimki acaba önceki hayatında köpek miydi" diye düşündüğüm çok olmuştur.

Bilim insanları türünün ilk örneği olan bir anket gerçekleştirip 1000 kedi sahibiyle konuşmuş ve kedilerin oyun alışkanlıklarını incelemiş.

Sussex ve Northumbria üniversitelerindeki akademisyenlerin bulguları Nature dergisinde yayımlanmış. Rapora göre birçok kedi içgüdüsel olarak oyun oynamayı seviyor. Bu da bize bir ödev veriyor: Evimizi paylaştığımız kedileri mutlu ve aktif tutabilmek için onun oynayacağı oyunlar, aktiviteler geliştirmeliyiz.

strong class'read-more-detail'Haberin Devamı

Fakat biz ne yaparsak yapalım, kediler yine kediliklerini yapıyormuş. Rapora göre kediler oyunun kontrolünün kendilerinde olmasını istiyor. Oyun oynamak için de eğitime ihtiyaç duymuyorlar.

İÇGÜDÜLERİNDE VAR

Getir-götür oyunu oynayan 1154 kedinin, 924 sahibinden bilgi toplayan Sussex Üniversitesi Psikoloji Bölümü'nden doktora araştırmacısı Jemma Forman, "Yakalama seanslarını başlatan kediler, daha fazla yakalama oyunu oynamaya hevesliler. Kedinin bakış açısından algılanan bu kontrol duygusu, kedinin mutluluğu ve kedi-sahip ilişkisi için faydalı olabilir. Kedi sahiplerini, kedilerin bu yeni yaklaşımına açık olmaya teşvik ediyorum" diyor.

Kedilerin yüzde 94.4'ü ister oyuncakları ister sıradan ev eşyalarını yakalamak olsun, küçük yaşlardan itibaren içgüdüsel bir getir-götür oyunu oynama becerisi gösterdiklerini ortaya koyuyor. Bu oyunu oynadığı en çok bildirilen safkan kedi Siyam olurken (yüzde 22.5) onu Bengal (yüzde 10) ve Ragdoll (yüzde 7.5) cinsleri takip etmiş.

Araştırmacıların bu raporu bende önemli bir farkındalık yarattı. Bundan sonra kedime oyun oynamak istediğinde daha fazla vakit ayıracağıma söz veriyorum. Size de tavsiye ederim.

strong class'read-more-detail'Haberin Devamı

KADERLERİ ANKETE BAĞLI

Ülkemizdeki durum malum: Sokak hayvanlarına karşı nefret günden güne artıyor. Tarihimizde de kötü örnekler bol zaten. Konu sokak hayvanları olunca tüm yollar kapalıdır. İstanbul Büyükşehir Belediyesi'nin "Kent yaşamında sokak hayvanları bir sorun mu yoksa hayatın doğal bir parçası mı" sorusunu sorarak anket yapması, iyi niyetli olsa bile bu konudaki kutuplaşmayı artıracak bir duruma sebep olması çok canımı sıktı ne yalan söyleyeyim. Kimseye sormaya gerek yok, bilim insanlarına soralım ve onlar ne diyorsa ona göre hareket edelim. Barınaklarımızı hakkıyla denetleyelim ve herkesi memnun edelim. Yaşatmak için çaba sarf edelim. Çok mu zor bunu yapmak

strong class'read-more-detail'Haberin Devamı

OKURFOTOSU


NEFİS HİKÂYENİN DEVAMI

Okurumuz Ekrem Eyüpoğlu, bir süre önce bu köşede yayımladığım bir mesajında birkaç ay için iş nedeniyle gittiği Samsun'da bir anda kapısının önünde bulduğu yavru kedilerle başlayan macerasını anlatmıştı ve burada yayımlamıştım. Okurumuzun şimdi Samsun serüveni sona ermiş ve İstanbul'a dönüş arifesinde kedilerini sahiplendirmiş. Tatlı bir maceraya güzel bir son olmuş. Mesajını paylaşmak istedim: "Yılsonu itibariyle işim sona erip İstanbul'a geri dönmek zorunda olduğumdan kedileri sahiplendirmenin en uygun yol olduğunu düşündüm. Bu amaçla, devamlı gittiğim veterinere haber verdim. O da birkaç gün içinde bana dönüş yaparak, Ondokuz Mayıs Üniversitesi'nde Azeri bir yüksek lisans öğrencisinin yakında kedisini kaybettiğini ve bir yavru kedi aradığını söyledi. Ben de bu profilin benim için uygun olduğunu, kliniğinde buluşabileceğimizi söyledim. Bir hafta sonu, alıcı adayıyla buluştuk. Daha sonra kendisiyle irtibatım devam etti. Bana Çilli'nin fotoğraflarını gönderdi (Adını değiştirmiş 'Minnak' koymuş). Gayet iyi ve mutlu görünüyordu. Aslında bu çocuk hem kendine hem de bana bir iyilik yapmış oldu.