Siyasetçinin işini halk yaparsa!..

İki hafta önceki yazımın başlığı "Siyaset üretemeyen Türkiye" idi. Bu siyasetsizlik ortamında 31 Mart seçimleri siyaset sahnesini adeta altüst etti. Bugüne kadar konuşulmayan, kaçılan ne varsa artık daha yüksek sesle konuşulabilecek bir ortam oluştu.

Öncelikle halk CHP ile barışmak için açık çek sunmuş gözüküyor. Böylece CHP'ye "bundan böyle adımlarını gerginlikten çok itidal ve akılla olgunlaştırarak at" mesajı verdi. Halk eski CHP'yi istemiyor, bu çok açık. Zafer sarhoşluğu ile "bizde hata yokmuş" düşüncesi ile eski tas eski hamam gidilirse gelecekte yeni bir 14 Mayıs şoku kaçınılmaz olacaktır.

İlk etapta CHP lideri Özgür Özel'in Beşiktaş'ın efsanevi başkanı Süleyman Seba'ya atıfla sergilediği centilmen tutum herhalde tüm kesimlerden tam not almıştır. Nitekim İstanbul ve Ankara'yı ezici bir üstünlükle alan İmamoğlu ve Yavaş'ın zafer açıklamalarındaki tonlamaları da seçimin kaybedeni olmadığı imasını taşıyor ve tüm kesimleri kucaklıyordu.

Tabii ki, daha önceleri milletçe çok sayıda zafer konuşması dinleyip, 80 milyonu kucaklayacağız dendikten hemen sonra ülkenin diğer yarısına nasıl sırt dönüldüğünü defalarca gördüğümüz için temkinli kalmakta fayda var. Bekleyip hep birlikte göreceğiz.

Seçimlerde kimlik siyasetinin kısmen zayıfladığını daha doğrusu farklı saiklerle hareket ettiğini de gördük. Kürtlerin önemli bir kısmı artık geçmişin çatışmalı dönemine geri dönmek istemediklerini açıkça deklare etmiş görünüyor. Aşırı uçların her zaman olacağını unutmadan önemli olanın mutedil çoğunlukla birlikte bir gelecek inşa etmek olduğunu kavramamız gerekiyor ki yarınlara daha güvenle bakabilelim.

Önemli olan mutedil çoğunluğun varlığı ve gördük ki mutedil çoğunluk DEM partisi üzerinden yaratılmak istenen kutuplaşmaya pirim vermeyerek siyasilere de açıkça mesaj vermiş oldu.

Yerel seçimlerin dinamikleri genel seçimlerden çok farklıdır ancak 31 Mart yerel seçimi 14 ve 28 Mayıs 2023 Cumhurbaşkanlığı seçimlerinin bir ön muhasebesi olması hasebiyle farklı bir kategoride değerlendirmeyi fazlası ile hak ediyor.

Halkın kimlere fatura kestiği kimleri de tasvip ettiği üç aşağı beş yukarı açıkça ortaya çıktı.

Millet İttifakı içinde binde birlik partileri bir kenara bırakırsak İYİ Parti ve Meral Akşener'in halk tarafından cezalandırıldığını söylersek abartmış olmayız. Gel-gitli politikaları ile gerçekte hangi tarafta olduğunun belirsizliği siyasi kariyerinin muhtemel sonunu getirmiş gibi gözüküyor. Bundan sonra İYİ Parti eskisi gibi siyasette güçlü bir aktör olabilir mi bilemiyorum

Cumhur'a gelince Ak Parti ile küçük ortağının büyük oranda iç içe geçtiği ve birbirlerinin içinde eridikleri gözüküyor. Kırsalda bu iki parti arasında rekabet devam etse de büyük şehirlerde bir kaynaşmanın olduğu çok açık. Yarından sonra bu kaynaşmanın bedelinin ne olacağının cevabının tam bir siyaset bilmecesi olacağı da kesin. Kim kimi yutacak bekleyip göreceğiz...