'Çocuk' kavramını yeniden tartışmamız gerekiyor. Son günlerde MESEM'ler üzerinden yürütülen tartışmalar bize bunu açıkça gösteriyor. Daha birkaç ay öncesine kadar Ahmet Minguzi cinayeti üzerinden "Bunlar çocuk değil!" diye kıyamet koparanlar bu kıyameti niçin kopardıklarını unutup MESEM'ler hakkında maksadı aşan sert eleştiriler getiriyor.
Eleştirilerin bir kısmı fazlası ile haklı ama bu haklılık MESEM düşmanlığını haklı kılmıyor. MESEM'lerdeki öğrencilerin çalışma koşullarının iyileştirilmesi, öğrencilerin sosyal haklarının korunması, bu eğitimlerin denetlenmesi vb. talepler sonuna kadar haklı ama MESEM'in artıları göz ardı edilerek sadece "çocuklar çocukluklarını yaşayamıyor", "çocuk işçiler sömürülüyor" vs. diyerek MESEM'lerin itibarsızlaştırılması hiç de doğru değil.
Meslek öğrenmek için üniversiteyi beklemenin bugün bizi getirdiği nokta ortada iken ve işsizlik oranının en fazla yüksek eğitimliler arasında olduğu bilinirken MESEM kötülük kaynağıdır demek ne kadar mantıklı
Toplumun tamamı akademik eğitim alamayacağına göre bunu erkene çekmek bizim gibi ülkeler için zorunlu. Biz ne sanayi inkılabını yakalayabildik ne de bilişim ve teknoloji çağının gereklerini yerine getirebiliyoruz.
Ak Parti geçmişte önünü arkasını yeterince düşünmeden zorunlu eğitimi 12 yıla çıkarmasa idi belki bu tartışma bugün çok daha sağlıklı yürüyebilirdi.
MESEM'lere getirilen itirazlar maalesef tipik Türk yaklaşımı ile aşırı duygusallık yüklü. Fırsat eşitliği, eğitimin gerekliliği, çocuk işçiliği vs. adı altında sert eleştiriler getirirken hayata kalesinde birçok golle başlayan milyonlarca çocuğun daha da kötü şartlara mahkum edilmesine sebep olduğumuzu göremiyoruz. Halbuki tabanda o bahsettikleri tepki aslında yok. İnsanlar çocuklarının bir an önce bir meslek sahibi olmasını ve ayakları üstünde durabilmelerini istiyor ve bıraksak birçok çocuk da bunun farkında…
İtiraz sahipleri bu tavırları ile okulda geçirilen süre uzadıkça pek çok insanın hayat boyu ezilmeye mahkûm olacağı gerçeğini görmek istemiyor. Bugün bileklerinde eskileri deyimi ile altın bilezik olmayan binlerce insan asgari ücretle geçinmeye çalışıyor. Halbuki zamanında mesleki eğitim alabilseler ve nitelikli iş gücüne katılabilselerdi çok daha iyi şartlarda yaşayabilirlerdi.
MESEM'lere giden öğrencilerin daha doğrusu eski deyimle çırakların çalışma koşullarının düzeltilmesi için çaba harcamak gerekirken biz MESEM'leri öcü gibi gösterme çabası içindeyiz.
Bu itirazları öne sürenler çok iyi biliyor ki; bizim üniversite eğitimimiz 90'lı yılların Lise, 60'lı, 70'li yılların ortaokul seviyesinde bile değil. Çok az bölüm ve üniversite hariç buralardan mezun olan gençlerin çok azının başarılı olma şansı var. Az olduğu için de bu kaliteleri ile piyasada kendi alanlarında iş bulamıyorlar. Bunun yerine herkes torpil ve rüşvet çarkı içinde bir yerlere gelmeye, devlete kapağı atmaya çalışıyor.
Alın size ahlaksızlığın temel kaynaklarından birisi…
Türkiye'deki tüm sektör ileri gelenleri benzer şeyler söylüyor "Nitelikli ara eleman bulamıyoruz!"
Ülkemizin üst kademelerde ve mühendislik seviyesinde büyük bir eleman eksikliği yok ama teknik konularda çalışacak ara eleman sıkıntısı ise had safhada. Bir fabrikada teknisyen alımı için verdiğiniz bir ilana 10 kişi başvururken mühendislik kadrolarına ise 1000 kişi başvuru yapabiliyor.
MESEM'lere itiraz edenler bir gerçeği daha atlıyor. Bugün liseler anlamsız bir öğrenci yükü ile karşı karşıya ve bu yük ister istemez yüksek öğrenime de sıçrıyor. Liseye giden öğrencilerin çok büyük bir kısmı okula istemediği halde sırf zorunluluktan gidiyor. Bu isteksiz öğrenci kitlesi okulları hem akranları hem de öğretmenleri için yaşanmaz bir hale getirmekte. Halbuki bu öğrencilerin çoğu yapabilecekleri şeyleri yapabilseler hem daha mutlu olacaklar hem de problem olmaktan çıkacaklar. Nedense kimse bunu görmek istemiyor.

6