Eğitimde bir paradigma değişikliği şart
Sanayi Devrimi ve Milliyetçilik çağının gereği olarak dizayn edilmiş bir eğitim anlayışının günümüze hitap etmediği çok açık ama bundan da bir türlü vazgeçemiyoruz çünkü alışkanlıklardan ve önyargılardan vazgeçmek kolay olmuyor.
Hele bizim gibi sanayi devrimini ıskalamış ve bürokratik-oligarşik ve nepotizm vesayetinin iliklere kadar işlediği bir ülkede değişim daha da zor. Hala diplomayı kutsuyoruz çünkü diploma hak edilmemiş yerlere ahlaki sınırları zorlayarak kolayca gelebilmenin bir yolu.
Bugün ODTÜ Mühendislikten mezun olmanızla dipten öğrenci alan bir mühendislik fakültesinden mezun olmanız arasında özel kriterli yerler dışında çok bir fark yok maalesef. Adamınız varsa en iyileri dahi ezip onların yerini alabilirsiniz.
Önümüzdeki Pazar, Liselere Giriş Sınavı (LGS) yapılacak. Geçen yıl 1 milyon 38 bin 544 öğrenci girmiş ve 344 öğrenci tam puan almıştı. Bu yıl girecek öğrenci sayısı 1 milyonun biraz altı olacak. Geçen yıl sınav sonucuna göre nitelikli sayılan 2525 okula 203 bin 638 öğrenci yerleştirilmiş.
Yerleşme oranı 16,15 ama bu oranın yarısından fazlasını dikkate almamak gerekiyor çünkü bazı okulların tercih edilirlikleri o denli düşük ki, yüzdelik dilimin dibinin dibinden bile öğrenci almışlar ama bu okullarının adlarının başında "Proje Okulu" ibaresi var. Geçen yılki verilere göre 2525 okulun 2163'üne 400, 1300'üne 300 puanın altında puan alan öğrenciler yerleşmiş.
Daha üzücü olan geçen yılın verilerine göre her testten sadece 1 net (toplam 5 net) yapabilen bir öğrencinin aldığı puanın altında puanla öğrenci alan okul sayısı 436 ve bu okullara yerleşen pek çok (-) eksi netli öğrenci var. Kısacası bir okulun adının başında proje okulu yazması o okulu nitelikli okul yapmaya yetmiyor.
Fakat bizdeki problem daha derin.
Eğitim sistemimizin 1999 sonrası hemen hiçbir aşamasında bir eleme yoktu. 2023-2024 itibariyle liselere sınıf tekrarı uygulaması tekrar geldi.
9. sınıf sınıf tekrarı uygulaması için maalesef çok geç bir aşama. Sahadaki öğretmen ve idareciler bu uygulamanın ağır yükü ile karşı karşıyalar çünkü veli-öğrenci o güne kadar hiç takılmadan geldiği için sürecin aynı şekilde devam etmesi beklentisi içinde ve dramatik not düşüşleri karşısında da büyük hayal kırıklıkları yaşıyorlar. Halbuki aslında hemen hepsi acı gerçekle kısa bir süre önce (LGS ile) tanışmış olmasına rağmen ne veli ne de öğrenci bu gerçeği kabul etmek istemiyor ve çeşitli bahanelere sığınıyor. Bu bahanelerin bir kısmı geçerli olsa da maalesef çoğunluk için geçerli değil.
Eğitim sisteminde, eleme sisteminin II. Kademede yani ortaokulda başlaması elzem. 5. Sınıf olmasa da 6. Sınıf itibariyle yeterli beceriye sahip olmayan öğrencilerimiz için sınıf tekrarı uygulaması başlatmaz isek bugün olduğu gibi liselerin çoğunluğunu kaybeder, bir kalite getiremeyiz. Ülke ve il geneli ortak sınavlar aslında bize uçurumun derinliğini her fırsatta gösteriyor.
Bugün, ülke genelinde en büyük sorun nitelikli okullar dışında başarılı öğrencilerin akademik açıdan gidebileceği okul sayısının yok denecek kadar az olması. Diploma not ortalaması ile öğrenci alımının maalesef akademik anlamda hiçbir geçerliliği yok. Hemen her okulda notlar performanslarla şişirildiği, sınavlar seçici ve ayırt edici olmadığı için diploma not ortalamaları da öğrencilerin gerçek seviyelerini göstermiyor.
90-100 arası ortalama ile mezun olan bir öğrencinin LGS sınavında 400 puanın altına düşmesi hayatın gerçeklerine aykırı bir durum olması gerek ama maalesef bizdeki sınav istatistikleri bunun tam tersini gösteriyor.