Bir ileri iki geri

Bir zamanlar özellikle Batı hayranı kesimler Osmanlıyı eleştirmek için mehter takımı üzerinden bir benzetme yaparlardı: "Mehter takımı gibi iki ileri bir geri gidip durmuşuz." Bugünlerde ise bu tabiri sanırım değiştirmek lazım çünkü sırtımıza yük olan konularda nedense Osmanlı kadar bile olamıyoruz. İki ileri bir geriyi bıraktım, şimdiki düzen "Bir ileri iki geri."

İleride tarihçiler uzun Ak Parti dönemini ele alırken sanırım "Açılamayan Açılım Süreçleri" diye de bir başlık atmak zorunda kalacaklar. Umarım bu başlıklar sadece ara bir başlık olarak kalır ve bir gün çözüme kavuşur.

Ama hayatta biliyorsunuz ki işler sadece temennilerle yürümüyor. Ülke gündemini son aylarda "Yeni Kürt Açılımı" meşgul ederken Mecliste yaşanan son olay aslında daha yola bile çıkamadığımızı gösteriyor.

TBMM Plan ve Bütçe Komisyonu'nda, İçişleri Bakanlığı'nın 2026 yılı bütçe teklifi görüşmeleri sürerken, DEM Parti Batman Milletvekili Mehmet Rüştü Tiryaki'nin "Halfeti Belediyesi" anlamına gelen Kürtçe "Şaredariya Xalfetî" ifadesi önce tutanaklara girdi, iki saat sonra da tutanaklardan çıkarıldı.

Tiryaki'nin kullandığı cümle, "Kayyum atanan Halfeti Belediyesi sanal medyadan "…" yani Kürtçe Halfeti Belediyesi ibaresini kaldırmış" şeklinde tutanaklarda yerini aldı ve ilgili kısma "Bu bölümde hatip tarafından Türkçe olmayan kelimeler ifade edildi" notu düşülmüş.

Siz Türkiye'ye gönülden bağlı bir Kürt olsanız ve zerrece DEM'den ve PKK'dan hoşlanmasanız bile bu tür bir haber izzeti nefsinize dokunmaz mıydı

İç içe yaşadığımız kız alıp kız verdiğimiz, sağdan sola soldan sağa bir Türk-Kürt akrabalığı olmayan insanımız nerede ise yokken bu Kürtçe hazımsızlığı ve düşmanlığı neden

Aynı günlerde bir İYİ Parti milletvekili TV'de Kürt Sorunu sanki Eruh Baskını ile başlamış gibi ahkam kesiyor ve öncesinde yaşanan olumsuzlukları yok sayarak "Bu ülkede Kürtlere karşı hiçbir zaman ayrımcılık yapılmadı!" diyebiliyordu. Madem yapılmadı ise neden Kürtçe konuşulmasından rahatsızız ve TBMM çatısı altında envayi çeşit dil kayda geçirilirken Kürtçe neden (…) üç nokta ile ve "bilinmeyen bir dil" olarak kayıtlara geçiyor

Gene adında eşitlik olan İYİ Parti Başkanı Sayın Müsavat Dervişoğlu, Halk TV'deki bir programda babaannesi ve anneannesinin Türk olmadığı ama onların babalarının dilini kabullendiklerine benzer bir açıklama ile bunu "bu ülke ile kaynaşma olarak" gördüğünü belirterek anadil kavramına ne kadar uzak olduğunu göstermişti.

Etle tırnak gibi iç içe geçtiğimizi iddia edip eti tırnaktan ayırıp Kürtlerinin kendilerine ve dillerine tahammül edemiyoruz ama kardeşiz edebiyatı yapmayı da bırakamıyoruz. Sanırım bazılarımız Süleyman kıssasındaki gibi çocuklarımızın, torunlarımızın ya da kendimizin Tük mü Kürt mü olduğuna karar vermek, doğru yolu bulabilmek için "Öyleyse kılıçla ortadan ikiye bölün bir tarafı Türk bir tarafı Kürt olsun" diyecek bir Süleyman bekliyor…

Sadece son 40 yıl içinde on binlerce cana mal olmuş bir meselede bu tür davranışların kan dökülmesinden haz alan çevrelere merhem olmaktan başka bir işe yaramayacağını anlamamak için akıl tutulması yaşamak gerekiyor.

Çok acı kayıplarımız var ve ateş hep düştüğü yeri yaktı ve yakmaya da devam ediyor ama ateş bizi yaktı başkalarını da ilanihaye yaksın demek ne kadar doğru

İnsanlık Habil ve Kabil'den beri birbirini öldürüyor. Kan davası sürmeye kalkarsak bu işin bir sonunun olmayacağı zaten belli. İnsanoğlu önüne bakmak ve çocuklarının mutluluğunu istiyor ise yeri geldiğinde intikam arzusundan da sıyrılmasını bilmek zorunda. Sürekli bir kin ve intikam hırsının kimseye bir faydasının olmadığını tarih bize zaten gösteriyor.