Mevlânâ İdris ve de, bir 'Redd-i Mîrâs' taktikçisinin atraksiyonları

'Çocuktum, her şeyi anladığımı sanıyordum.Sonra büyüdüm...Bombaların ve bankaların dağlardan ve ırmaklardan fazla olduğunu gördüm.Bahçıvanlar generallerden,Menekşeler mermilerden daha azdı.Yenilmişti dünya...Duanın özgürleştiren rüzgârı çekilmişti yüzlerden,İnsanlar doğa değil, yönetmelik kokuyordu.Nükleer atıklar ve çok uluslu yalanlarlaKirlenmişti yüzümüz...Teknolojinin o yok edici,O gri gölgesi düşmüştü yüzlere...Yenilmişti yüzümüz...Ve görüntü aynıydı bütün aynalarda...Her şey çok açıktı...Herkes kimsesiz...Herkes bir şeyin yoksuluydu...Hepimiz aynı anda yenilmiştik,Ve şarkılarımız kederliydi...Yanlış bir zamanda mı yaşıyordum...Çekip gitsem mi idimNe yanlış bir zamanda yaşıyordum...Ne de çekip gidecek bir yer vardı...Her yer aynıydı, kaldım...Sürekli çağıran ve ayırım yapmayan toprak, nasıl olsa beni de çağıracaktı...Masal dünyanın bittiği yerde başlar-...Biliyorum eski zamanlarda değiliz artık...Ve masallar böyle anlatılmaz...Biliyorum... Ben hiç masal yazmazdım.Dünya sisteminin hepimize anlattığı masal, kötü olmasa bu kadar...Biliyorum, bir karınca türküsündenDaha hafif olacak sesim...Biliyorum, insanların birbirine olan yabancılığı büyüyecekdünya küçüldükçe...Biliyorum telefonlar oldukça, insanlar birbirini görmeyecek...Biliyorum, birbirimizi hiç görmeden öleceğiz...Her şey için tek şey diliyorum...Allah'ın gülleri bırakmasın yakamızı...Yukarıdaki bu mısralar satırlar, 8 Haziran günü Eyyûb Sultan Câmii'nden kılınan cenaze namazından sonra, hemen yakındaki Mihrişah Sultan Türbesi'nin 'hazire'sinden; 'Sürekli çağıran ve ayırım yapmayan toprak, nasıl olsa beni de çağıracaktı...' diyerek ebediyet yolculuğuna çıkan Mevlânâ İdris'ten bu dünyada kalan 'hoş bir sadâ' demeti...İdris'in cenaze namazını Diyanet İşleri Başkanı Ali Erbaş hoca kıldırdı. Hz. Peygamber (S)'le ilgi bir kitabın hazırlanmasında merhûmla olan işbirliklerini ve o kitabın daha sonra bir çocuk kitabı halinde hazırlanmasına olan çabalarını da anlattı tezkiye konuşmasında...(Bu vesileyle bir noktaya bir daha değinilmesi gerekiyor: Cenazelere gönderilen ve bir takım siyasî veya ticarî vs. kişi, kurum veya şirketlerin kendi reklâmlarını yapmak için kullandıkları ap-açık olan çelenklerin, Cemaat'in ön tarafına değil, yan taraflara konulması için ülke çapında bir düzenleme yapılması konusunda iki cümlelik bir tâlimât göndermesini, birkaç kez yazdığım notlarla Erbaş Hoca'ya hatırlatmıştım. Sanıyorum, o yazılar kendisine ulaştırılmadı...En pespâye ve ahlâksız filmlerde rol almalarıyla maruf bir takım müennes kişilerin çelenkleri bile getiriliyor, cemaatin ve tâbutun önüne...Cemaat, namaz kılarken, , -kim olursa olsun- çelenkleri üzerinde kocaman harflerle isimleri yazılı kişilerle zihinlerini meşgul etmeye mecbur mu Son zamanlarda 'helâlleşmek' taktiğini sahneye sürmesiyle dikkati çeken bir 'mâlûm' siyasetçinin, mütedeyyin kitlelerin itibar ettiği cenaze namazlarının hemen her birisine son 2 yıldır olduğu gibi, -sanırım, itiqadî ve ideolojik açıdan- çok az ortak yönleri olan Mevlânâ İdris'in cenazesine gönderdiği çelenkle de cemaate nanik yapıyordu. Erbaş Hoca, bu konuya lûtfen, bir el atınız...)Erbaş Hoca'dan sonra, Meclis Başkanı (İslâm Hukuku profesörü olan) Mustafa Şentop Hoca da ölüm ve hayatın sürekliği konusunu anlatan bir âyeti (sanırım, Baqara-28'nci âyet idi) okuyup, kısa bir tefsirini yaptığı konuşmada, merhûmun kültür ve düşünce hayatımızdaki hizmetlerine değindi...Bu satırların sahibinin, merhûm Mevlâna İdris'le