'Kaatil' ve 'Kahraman' sıfatlarının kanunla alınıp verileceğini sananların dayanılmaz sığlığı

Bizim çocukluk yıllarımızda Karadeniz ellerinde hikâyelerini köy odalarında ve değişik şekillerde dinlediğimiz Topal Osman ve emrindeki -kimilerine göre- eşkıya çeteleri, kimilerine göre de 'kahramanlar', -MHP Başkanı Devlet Bahçeli'nin da imzasını taşıyan bir kanun teklifinin Meclis'e verilmesiyle- yeniden gündeme geldi. Bu teklif kabul edilirse, Topal Osman'ın bir kaatil, bir suçlu değil; bir kahraman olarak anılmasının yolu açılacak...Ne kadarlık bir zaman aralığından sonra 99 sene sonra... Evet, tam 99 sene sonra... Yani, birazcık bir yanlış yapılmış!!..Giresun'a gidenler, kaleye çıkarlarsa, orada Topal Osman'ın kabrini ve kabrindeki mermer kitâbede, onun Balkan ve Birinci Dünya Savaşı ile Sakarya muharebesinde nasıl kahramanlıklar gösterdiğinin yazıldığını okurlar. Ama, o kitâbede, Osman Ağa'nın sonunda nerede, niçin ve nasıl öldüğü veya öldürüldüğü gibi konularda hiçbir bilgi yoktur. Bu durumu, geçen sene, arkadaşlarımızla kendi aramızda konuşurken, bu resmî tarih yaklaşımını orada, üstelik de İslâmî örtüye riayet etmemiş ve Topal Osman'ının mezarına ellerini açıp 'Fatiha' okuyan iki hanım da duyduklarında, hınçlı bir ses tonuyla, 'Osman Ağa'nın nasıl öldürüldüğünü buraya yazamazlar...' dedilerdi. Yani, Topal Osman 100 yıllık tek taraflı suçlama ve yorumlara rağmen, hele de Giresunluların kalbinde hâlâ da bir kahraman!.. Sadece Giresun'da değil, Topal Osman'ın, çoğu eşkıya çeteleri olan kimseleri nasıl itaati altına alıp, o Rûm ve Ermeni hıyanetlerine karşı, -aynı sertlikte olsa bile- nasıl mukabelede bulunduğunun ve onların ihanetlerin nasıl cezalandırıldığının hikâyeleri, Sinop'tan Samsun, Ordu, Giresun, Trabzon, Rize ve Artvin illerine kadar uzanan Orta ve Doğu Karadeniz'de nesillerden nesillere gözyaşlarıyla anlatılmıştır. Kezâ, müslüman halkla asırlarca yan yana ve dinlerini koruyarak yaşayan 'Pontus Rum'larının ve Ermenilerin Osmanlı'nın çöküş sürecinde, ellerine bir fırsat geçtiğini sanarak müslüman halkı kadın, çocuk, savunmasız yaşlı erkek, vs. dinlemeden, nasıl katlettikleri ve evlerini-barklarını nasıl yakıp yıktıklarının hikâyeleri de tarihî hâfızâlarda hâlen de korunmaktadır. Ama, Topal Osman ve emrindeki güçlerin o hain gayrimüslimleri sindirirken onların çocuklarının ve kadınlarının da -İslâm savaş ahlâkı cevaz vermediği halde- katledildikleri anlatılıyordu. Çünkü, henüz, Sırbların 1992-97 arasında korkunç zulüm ve cinayetlerine, 'aynı şekilde karşılık verelim' diye izin isteyen Bosnalı müslüman savaşçılara, 'Hayır, onlar bizim öğretmenimiz değil, düşmanımız... Savaş hukukunun ölçülerini bize İslâm verir...' diyen Aliya İzzet Begoviç'in sahneye çıkmasına 70 sene daha vardı... Bahçeli'nin teklifinin gerekçesinde, 'Giresun'un bu yiğit evlâdının, Gazi Meclis'in varlığı ve Millî Mücadelenin zafere ulaşması için sergilemiş olduğu büyük fedakârlık, tarih huzurunda apaçık ortadayken (...), isbat vesikaları bağımsız bir mahkeme huzurunda değerlendirilmeksizin kaatil olarak ilân edilmesi hakkaniyete, gerçeklere ve yüreklerinde Topal Osman Ağa sevgisini yaşatan millet evlatlarının vicdanî kanaatlerine uygun değildir.Elbette ki, bir mahkeme kararı yerine asla geçmeyecek olan Meclis Kararı gerçekleri değiştirecek bir vesika hükmünde olmamakla birlikte, (...)Topal Osman Ağa'nın itibarı üzerine gölge düşüren bir tarihî vesika olarak arşivlerde durmaktadır.(...)' denilmektedir. Mustafa Kemal'in Muhafız kıtasının komutanlığı yıllarca yapan Topal Osman Ağa'nın, 27 Mart 1923 tarihinde Ankara'da âniden ortadan kaybolan Trabzon Milletvekili Ali Şükrü Bey'in ölümünden sorumlu tutulduğu