'Herkesle helâlleşmek'ten söz edenler, herkese haksızlık yaptıklarını söylüyordur!

Kılıçdaroğlu, 'Herkesle helâlleşeceğiz.' diyor. Önceleri, 'Başörtüsü yasağı' uygulaması konusunda haksızlık yaptıklarını söylemişti. Yani, tek kalemden ibaret bir zulüm demek istiyordu. Halbuki daha 10-15 sene öncelerde bile, yapılan düzenlemelerin ibtali için hemen Anayasa Mahkemesi'ne koşanların başında bulunan kişi de kendisiydi ve on binlerce- yüz binlerce insanın o zulüm uygulamasından çektikleri acıların, ızdırabların hangi birisiyle ve nasıl helâlleşecektirBuna rağmen o, partililerine hitab ederken, bir 'sevgi pıtırcığı' halinde ve ısrarla, 'Herkesle helâlleşeceğiz.' diyor. Yani, halkı kitlelerinin kendileri dışında kalan hemen her bir kesimine haksızlık ve zulmettiklerini zımnen itiraf ediyor. Esasen, halkımız da o partiye hiçbir zaman tek başına iktidar olabildikleri bir seçim zaferi yaşatmamıştır. Bir kişi, hatalarını kabul eder ve kimlere zulüm ve haksızlık ettiyse o muhatablarından veya onların yakınlarından helâllik isteyebilir. Onlar da kabul eder veya etmezler, kendilerinin bileceği iştir. Yani 'Helâlleşelim.' demekle helâlleşilmiş olmaz. Çünkü meselâ, nice zulümlere mâruz kalıp, artık bu dünyada olmayan büyük kitlelerle nasıl helâlleşilecektir Kaldı ki, önce, haksızlık ve zulme uğradıklarını düşünenler, helâlleşmeyi kabul etmeye hazır olduklarını açıklamalıdırlar.Evet, yaptığı haksızlıklar ve zulümlerle bir halkın, bir ülke insanlarının çok büyük bir kısmına, bir asrı aşkın bir zamandır büyük acılar ve ağır sosyal ve psikolojik travmalar yaşatmış olan bir siyasî hareket, kiminle ve nasıl helâlleşecektir Öyle bir siyasî hareketin içinde yer almış olanların pişmanlıklarını izhar etmeleri, ancak o siyasî hareketin içinden çekilip ayrılmak ve o siyasî harekete vücud veren fikir veya ideolojiyle bağın koparılmasıyla mümkündür. Başka türlüsü, ancak bir kandırmaca olur. Geçen akşam, bu konu gündeme geldiğinde birisi, 'Samimî olamaz mı Gerçekten de yanlış yaptıklarını görmüş olamaz mı' dedi'Hayır, olamaz!' denilebilir miHayır!Nice kişiler vardır ki, geçmişte en zıd kutupta bulunurken, sonra derin bir ruhî ve fikrî inkılab geçirip yaptıkları, en karşı kutba gelmişlerdir. Hatırlayalım ki, Müslüman olan kız kardeşini dövmek için gelen müşrik bir Ömer bir Hattab, Kur'an'ın tamamını okuyup anlayarak ve kavrayarak değil, kız kardeşinin okuduğu sadece bir-iki âyeti dinlemekle derin bir ruhî inkılab geçirmiş ve Müslüman olmuş ve 'Hz. Ömer' olmuştur. İnsan, elbette değişebilir. O halde, Kılıçdaroğlu da böyle bir derin ruhî inkılab ve değişim gösteremez miNiçin göstermesin Hattâ, temenni de ederiz.Ama, bizim üzerinde durmak istediğimiz konu şu: Hem de 120 yılı aşkın bir zamandır, -büyük babaları durumunda olan- 'İttihad ve Terakki Cemiyeti'nin toplumumuzun aslî inanç ve değerler sistemiyle mücadele etmeyi esas almış bir siyasî veya ideolojik hareket ve kurumun başında bulunan bir kişi, bütün o cinayetlerden, diktatörlük uygulamalarından, halka zorla kabul ettirilen 'devrim' hecmelerinden teberrî etmek, o geçmişten uzak olduğunu belirtmek için, 'Geliniz helâlleşelim.' derse; her şeyden önce o siyasî hareket veya teşekkülle olan bağını bütünüyle koparması, kopması ve oradan uzaklaşması gerekir.Aksi halde, bir kandırmaca ve bir 'abra kadabra'