Notalarla iyileşiyoruz

Uzun yıllardır kariyerini Avusturya'da sürdüren ve insanların ruhlarına dokunan ünlü İranlı- İtalyan piyanist ve besteci Kiann'ı Avusturya İstanbul Başkonsolosluğu'nun konser alanında izleme fırsatı buldum.Kiann ve ona eşlik eden Sırp çellist Ana Percevic'in sahnesi sevincimi artırdı, üzüntümü azalttı. İnsanın ruh halini böylesine değiştirebilen sanatçıların olması dünyayı güzelleştiriyor. Kiann'ın farklı müzik türlerini bir araya getirmedeki orijinal yaklaşımının altını çizmek gerekiyor. Kiann'ın müziğini hep yanımda taşıyorum, notalarıyla dinleyicilerini iyileştirdiği için onu kutluyorum.Çağlar ve boyutlar arası bir bilim kurguÜnver Alibey'in yazdığı "Işık Prensi", genç kalan yetişkinler için yazılmış, merkezine imkânsız bir aşk ilişkisi yerleştirilmiş, çağlar ve boyutlar arası bir bilim kurgu macera romanı. Konusu ise kısaca şöyle: Üniversite eğitimi için İstanbul'a gelen Esin beklenmedik bir anda gizemli ve karizmatik bir yabancıyla karşılaşır. Emir, yıllar sonra yine İstanbul'dadır. Dünyanın kaderini değiştirecek bir objeyi ararken yolu yine bu çok sevdiği şehre düşmüştür. Esin'den çok etkilenir. Kız ona birini hatırlatmaktadır; elbette aşk kaçınılmazdır...İstanbul kitabın her sayfasına sinmiş durumda. Romanı okurken Beyazıt ve Aksaray civarındaki öğrenci mahallelerinden Eminönü sahiline kadar dolaşmadık yer bırakmıyoruz. Fantastik bir aşk hikâyesini anlatan roman aynı zamanda yazarın İstanbul'a ve okuduğu üniversiteye yazdığı bir aşk mektubu niteliğinde...Kim Ne Okuyor Gazeteci Güneri Cıvaoğlu, Tolstoy'un "Savaş ve Barış" adlı eserini okuyor. Yazar Özlem Kumrular, Artun Ünsal'ın "İktidarların Sofrası-Yemek, Siyaset ve Simgesellik" adlı eserini okuyor. Remzi Kitabevi'nin yayın koordinatörü Öner Ciravoğlu, Marquez'in "Yaprak Fırtınası" adlı romanını okuyor. Görüntü yönetmeni Refik Çakar, James Krüss'ün "Satılan Gülüş" adlı romanını okuyor.Biri su diğeri ekmekYazar dostum İbrahim Altun'un Instagram'dan paylaştığı resimleri görünce kendisine "Yazı mı yoksa resim mi daha büyük tutkun" diye sordum. İşte cevabı: "Resim yapmak bende içgüdüsel bir eylem... 4-5 yaşlarımda bile tek işim buymuş gibi gördüğüm, hayal ettiğim her şeyin resmini yapıyordum. Okuma yazmayı öğrendikten sonra da düzenli günlük tutmaya başladım. Yani hayatı önce görsel olarak algıladım, sonra da gördüklerimi yazarak ifade etmeye başladım. Lise yıllarında resim ve kompozisyon yarışmalarının tartışmasız birincisiydim. Resim ve yazmak benim için bir bütün; biri su ise, diğeri ekmek... Şu da var: Hayatımın bir döneminde resmi bırakıp sadece roman ve senaryo yazmaya başladığım, bir bakıma yazarak kendimi boğduğum da oldu. Seneler sonra yeniden resme döndüğümde bunun aslında beni kurtardığını gördüm. Her şey kaldığı yerden akmaya; renkler, desenler, kompozisyonlar adeta fışkırırcasına çıkmaya başladı. Beş senedir aralıksız resim yapıyorum. Hayatta en zevk aldığım şey bu."Yeni bir yayıneviGünçe Yayınevi'ni henüz duymamış olabilirsiniz. Duyanlarınızsa belki birkaç kitaplarını biliyor. Günçe, 2005'te Mavi Delta Yayınlarını kuran Zerrin Yılmaz'ın iyiliğe doğru yol alma serüveninin son adımı.Günçe Yayınevi'ni henüz duymamış olabilirsiniz. Duyanlarınızsa belki birkaç kitaplarını biliyor. Günçe, 2005'te Mavi Delta Yayınlarını kuran Zerrin Yılmaz'ın iyiliğe doğru yol alma serüveninin son adımı.Aynı zamanda da kızının ismi. Günçe Yayınevi, 2019'da yayın hayatına başladı.Yılmaz, özellikle kadınların hayatına ışık tutacak, onların sesi olacak, anne kimliği de olan kadınlar için rehber kitaplar yayımlamayı hedefliyor.Özel gereksinimli çocuklar,