Kalp kırmaktan sakınınız!

Hadis-i şerifte buyuruldu ki: "Bir Müslümanın kalbini kırmak, haksız olarak incitmek, Kâbe'yi yetmiş kere yıkmaktan daha günahtır." Bir gün Resûlullah "sallallahü aleyhi ve sellem", Eshâb-ı kirâma karşı: (Müflis kime denir, biliyor musunuz) buyurunca: "Parası ve malı kalmayan kimseye diyoruz" dediler. Buyurdu ki: (Ümmetim arasında müflis şu kimsedir ki, kıyamet günü, defterinde çok namaz, oruç ve zekât sevabı bulunur. Fakat, bir kimseye sövmüş, iftira etmiş, malını almış, kanını dökmüş, döğmüş. Sevapları, bu hak sahiplerine dağıtılır. Hakları ödenmeden önce sevapları biterse, hak sahiplerinin günahları, bunun üzerine yükletilir. Sonra Cehenneme atılır) buyurdu. Mektûbât-ı Rabbânî, C.176 Hadis-i şerifte buyuruldu ki: "Bir Müslümanın kalbini kırmak, haksız olarak incitmek, Kâbe'yi yetmiş kere yıkmaktan daha günahtır." Rıyad-un-nasihin Büyük âlim ve veli İmam-ı Rabbani hazretleri de buyurdu ki: "Kalp, Allahü teâlânın komşusudur. Allahü teâlâya kalbin yakın olduğu kadar hiçbir şey yakın değildir. Mümin olsun, âsî olsun, hiçbir insanın kalbini incitmemelidir. Sakınınız, sakınınız, kalp kırmaktan pek sakınınız! Allahü teâlâyı en ziyade inciten küfürden sonra, kalp kırmak gibi büyük günah yoktur. Çünkü, Allahü teâlâya ulaşan şeylerin en yakın olanı kalptir. İnsanların hepsi, Allahü teâlânın köleleridir. Herhangi bir kimsenin kölesi dövülür, incitilirse, onun efendisi elbette gücenir. Her şeyin biricik mâliki, sahibi olan Efendinin şanını, büyüklüğünü düşünmelidir." Şeyh Abdullah Bayal "kuddise sirruh" buyurdu ki: "Tasavvuf; namaz, oruç ve geceleri ibadet etmek demek değildir. Bunları yapmak her insanın kulluk vazifesidir. Tasavvuf, insanları incitmemektir. Bunu yapan maksada kavuşur." Seyyid Abdülhakim Arvasi hazretlerinin vasiyetnamesinin son satırı şöyledir: "Hiç kimsenin kalbini incitmeyin." Onun için kalp kırmaktan çok sakınmalı. Herkes her fırsatta, herkesle