"Buna ancak İslam dini cevap verir!"

"Bu muazzam kudreti, atomu, küçücük yere kim ve nasıl koydu Buna ancak İslâm dini cevap vermektedir." İslamiyet, ilmi ve fenni emretmektedir. Fen "mahlûkları, hâdiseleri görmek, inceleyip anlamak ve deneyip benzerini yapmak) demektir ki, bu üçünü de, Kur'ân-ı kerîm emretmektedir. Fen bilgilerine, sanata, en modern harp silahlarını yapmaya uğraşmak, farz-ı kifâyedir. Dinimiz, bizim, vatanımıza ve milletimize zarar vermek isteyen düşmanlarımızdan daha çok çalışmamızı emretmektedir. İşte İslamiyet, fenni, tecrübeyi, müspet çalışmayı emreden dinamik bir dindir. Avrupalılar, fen bilgilerinin çoğunu ve hepsinin temelini İslam kitaplarından aldılar. Avrupalılar, dünya tepsi gibi düz, etrafı duvar çevrili zannederken, Müslümanlar dünyanın yuvarlak olup, kendi etrafında döndüğünü biliyorlardı... Peygamberimiz "sallallahü aleyhi ve sellem" (İlim ikidir: Beden bilgisi, din bilgisi) buyurdular. Yani ilimler içinde en lüzumlusu, ruhu koruyan din bilgisi ve bedeni koruyan sıhhat bilgisidir diyerek, her şeyden önce, ruhun ve bedenin zindeliğine çalışmak lazım geldiğini emir buyurdu. Bu hadis-i şerif, Hindistan âlimlerinden Muhammed Rebhâmî'nin "rahmetullahi aleyh" 1432'de yazdığı, dörtyüzkırkdört kitaptan derlediği (Riyâd-un nâsıhîn) kitabında yazılıdır... Bugün, bütün üniversitelerde okutuluyor ki, doktorluk iki kısımdır: Biri hijyen, yani sıhhati korumak. İkincisi, terapötik, yani hastaları, iyi etmektir... Bunlardan birincisi başta gelmektedir. İnsanları hastalıktan korumak, sağlam kalmayı sağlamak, tıbbın birinci vazifesidir. Hasta insan, iyi edilse de, çok kere, arızalı, çürük kalır. İşte