Nikâhına mı aldın

Türkiye'de sosyal medyadaki intihal oranları, Güney Kore'deki intihar oranlarıyla yarışır hâle geldi. Kimin eli kimin paylaşımında belli değil. Bir yazı paylaşıyorsunuz. Birkaç gün sonra yazı sizden ayrılıp, el hesaplarıyla "post" hayatı yaşamaya başlıyor. Cümleleri bir sürü insan elleyince de kimden olduğu belli olmayan, gayrimeşru bir yazı hâline geliyor. Bazen benim yazılarımı da isimsiz olarak paylaşıyorlar ve yazı on binlerce beğeni alıyor. Paylaşımı yapan kişi, teşekkür ve tebrik mesajlarına "Estağfirullah. Elimizden geldiğince bir şeyler karalıyoruz işte!" şeklinde tevazudan ölen cevaplar veriyor. Ben de heyecanlanıp aynı yazıyı kendi hesabımdan paylaşıyorum. Ama kendi yazım, kendi hesabımda, kendi ismimle yayınlanınca pek umursanmıyor. Hani bazen çocuklar aralarında maç yaparken top dışarı kaçar. Bu sırada oradan geçen bir kişi topu alıp müthiş hareketler yapar. Benim durum da sanki buna benziyor... Bir gün bu konuyla ilgili söylenirken bir arkadaş, "Ne kızıyorsun Nikâhına mı aldın yazıyı" demişti. Tamam, yazıyı nikâhımıza almadık. Bizim nikâhımız kalemle Ama insan yine de biraz sadakat bekliyor. Şu ana kadar isimsiz olarak en çok paylaşılan yazım herhâlde "Kendime Mektup"... Bu mektuba siyasi partilerin grup toplantılarında, ana haber bültenlerinde, köşe yazılarında sıkça rastladım. Mektup okunduktan sonra kopan alkış tufanı çok etkileyiciydi. Alnımdan öpenlerin sayısı herhâlde yüz bini geçti. Geçen sene 29 Mayıs tarihinde bu alkışların ve alın öpmelerin en azından bir kısmını ben alayım diye kendi hesabımda mektubu paylaştım. Hani yazının sonunda Fatih Sultan Mehmet'ten falan bahsediyoruz ya... Tam İstanbul'un Fethi günü iyi gider diye düşündüm ama gitmedi. Üstüne üstlük, başka hesaplarda gencin alnını öpmek için sıraya girenler, yazıyı kendi ismimle yayınlayınca gence ayar vermeye çalıştılar. El hesaplarında "Gençten yetişkinlere tokat gibi mektup" yorumlarıyla coşan mektup, benim hesabımda "Haddini bil delikanlı!" kıvamında yorumlarla doldu. Bir de "Sosyal Medyada Ördek Sendromu" başlıklı yazım var. Takipçilerim sağ olsunlar bu yazıyı isimsiz paylaşanları bulup saldırıya geçiyorlar. Birkaç hesap bu baskılar neticesinde ismimi ekledi. Ama hâlâ onlarca farklı hesapta isimsiz olarak yayınlanmaya devam ediyor bizim ördek... Bu yazıyı da paylaştım bir ara kendi hesabımda. Ama sonuç aynı. Çok bir hareket olmadı. Hatta birisi, "Bu yazıyı paylaşmayanı dövüyorlar galiba!" şeklinde bir yorum yazdı. Aynı yazıyı "Dijital Dünyada E-beveyn Olmak" kitabıma da almıştım. Okuyuculardan birisi de mail atıp şöyle demişti; "Hocam, kitabınız