Bugünlerde dünyanın herhangi bir ülkesindeki bir psikoloğa gitseniz, muhtemelen size içinde şükran geçen bir cümle kuracaktır. Herhangi bir üniversitenin psikoloji bölümünde yayınlanan makalelere göz atsanız, yine şükranla ilgili yüzlerce çalışma görürsünüz. Yapılan bu araştırmaların sonuç kısımlarında, şükran duygusunun insanı iyileştirdiği yazıyo
Depremden sonra öyle sahneler gördük ki geçmişte döktüğümüz gözyaşlarından utandık. Kişisel gelişimin, seminerlere katılmak veya çok kitap okumakla ilgisi olmadığını anladık. Bu arada bazı kelimeler gerçek anlamlarıyla yeniden buluştu. Popüler kültürün gürültüsünde tahrif olan bazı kavramlar yeniden tarif edildi. Mesela mağdurlara yardım etmek için
Geçen gün bir şey almak için kuru yemişçiye girdim. Televizyonda haberler vardı. Enkazdan çıkarılan bir kişi önce kaç tane yakınını kaybettiğini söylüyor, ardından da "Hayır da şer de Allahtan. Devletimiz bizi hiç yalnız bırakmadı. Allah razı olsun" diyordu. Bu sırada kasanın önünde televizyona bakan bir müşterinin kendi kendine tıslayarak "Geri ze
Son dönemde "kendi kendine terapi" veya "kendini iyileştirme" ifadelerini çok sık duymaya başladık. Çünkü sıkıntısı olmayan insan yok gibi. Herkeste bir tükenmişlik hissi, bir kaygı durumu var. En iyi durumda olan, "Üzerimde bir ağırlık, içimde sebepsiz bir sıkıntıvar" diyerek geziyor. Terapi seansları pahalı olduğu için de "Kendin düşün, kendin çö
1- Yaşadığın hayal kırıklıklarını sev. Hüznünün kıymetini bil. Utanmaktan utanma. Hüzün, hayal kırıklıkları ve mahcubiyet kulluğun müjdesidir. Yaşam koçlarına kanıp da mutluluk budalası olma. 2- Kalbin kırıldığında çok üzülme. Hatta sevin. Çünkü taşlaşmış kalpler kırılmaz. Ayrıca insan en çok kalbi kırıkken kendine yaklaşır. Mahzun, kalbi kırık ve
Geçenlerde bir ilkokul öğrencisiyle sohbet ederken, "Okuldan sonra ne yapıyorsun" diye sordum. On dakika anlattı çocuk. Şaşırdım. Ben çocukken bu soruyu birkaç kelimeyle cevaplardım. Çünkü okulla yatak arasında birkaç istasyon vardı o zamanlar.Yemek, ödev, kitap, oyun, bitti.Şimdi istasyonlar çoğalmış, iki dakikada bir durak geliyor. Beylikdüzü-Söğ
Daha önceki bir yazımda modern insanın tercih yorgunluğundan bahsetmiştim. Dünyanın hiçbir döneminde, insanların bu kadar çok şey tercih etmek zorunda kalmadığını anlatmıştım.Bu yazıda da yeni bir yorgunluk türünden bahsedeceğim: Vitrin yorgunluğu!Bu kavram muhtemelen ilk defa kullanıldığı için tanımını da ben yapayım bari: Sürekli en ideal hâliyle
Henry Ford, "Ne zaman iki kol istesem, yanında beyin de geliyor" diye yakınmıştı. Yani fabrikada çalışan işçilerin düşünmesinden rahatsız olduğunu ifade etmişti.Aradan yıllar geçti ve adamın hayali gerçek oldu. Yani düşünemeyen kollar fabrikalarda görevi devraldı. Ama insanoğlu rahat durur mu Bu sefer de hiçbir şeyden şikâyet etmeden, akıllı uslu ç
Geçtiğimiz hafta Radyo Televizyon Üst Kurulu tarafından gerçekleştirilen bir zirveye katıldım. "Gelenekselden Dijitale Medya ve Gençlik Zirvesi" adıyla yapılan organizasyonda ben de "Siber Zorbalık" hakkında bir konuşma yaptım. Zirveyi düzenleyen RTÜK Başkanı Ebubekir Şahin Bey'e ve ekibine teşekkür ederim. Çünkü özellikle siber zorbalık konusunu f
Ayşenur öğretmen ders ziliyle birlikte sınav kâğıtlarını toplayıp sınıftan fırladı. Çantasını öğretmenler odasına bırakıp bahçe nöbeti için koşar adım merdivenlere yöneldi. Basamak başına en az üç tane düşen "Sınavı ne zaman okursunuz hocam" sorularını cevaplamaya çalışarak iki kat inmeyi başardı. Birinci kata geldiğinde tek eli hafif havada, ağzı
© 2016