L'yi de alın gidin yatın

CHP İttifakı son güne kadar cumhurbaşkanı adayı olmasını istemedikleri, başarılı olacağına inanmadıkları, hatta güvenmedikleri Kılıçdaroğlu için halktan güvenoyu isterken... Cumhur İttifakı "Sensiz olmaz" dedikleri, gönül verdikleri, ölümüne güvendikleri Erdoğan için güvenoyu istiyor. İki ittifak arasındaki temel fark budur... CHP İttifakı'nın (14 Mayıs'a kadar kalp işareti yapsalar da) kalplerinde sadece nefret vardı. Motivasyonları nefretten ibaretti. "Erdoğan nefretinin" kazanmasını istiyorlardı. Cumhur İttifakı ise "Erdoğan sevgisinin" kazanacağına inanıyordu. Haliyle 14 Mayıs'ta olması gereken oldu: Sevgi, nefrete galip geldi. İşin özeti budur. Lakin sevginin çok önemli bir zaafı vardır. O da rehavettedir. Buna mukabil, kin ve nefret, rehavet nedir bilmez. Tabiri caizse, su uyur ama nefretle malul olanlar uyumaz. Rehavetin sonu her daim hüsrandır. Uyarıyorum: "Sinan Oğan da bize desteğini açıkladı, artık kesin kazanırız" diyerek hepten rehavete kapılırsanız kazanamazsınız. "Erdoğan sevgisi" arazide oluştu, yani pratikte. Kimsecikler kaşı gözü için 15 Temmuz'da olduğu gibi, "Erdoğan ölecekse hepimiz öleceğiz..." diye meydanlara çıkmaz. Duruşundan ve yapıp ettiklerinden neşet eden bir sevgidir bu. Unutulmasın: Erdoğan'ı Cumhurbaşkanı Erdoğan yapan süreç, İBB Başkanlığı görevine gelir gelmez akmayan çeşmeleri akıtması, kirli havayı temizlemesi, kokusundan burnumuzun direğini kıran Haliç'i temizlemesi, çöp dağlarından geçilmeyen sokakları temizlemesi, hülasa gece gündüz çalışmasıydı. Şayet 28 Şubat postmodern darbesi olmasaydı, dönemin Başbakanı merhum Erbakan, sadece Erdoğan'ın hizmetleri sayesinde bile her seçim tek başına iktidara gelirdi. Şimdi soralım: Bunların anakent