Kıymetli düşünürümüz Atasoy Müftüoğlu beyefendi, son dönem yazılarında, söyleşilerinde entelektüel neşterini zihinlerimizi zapt eden "yerli ve milli" sloganına vuruyor.
Ona göre, Müslümanların İslam'ın temel mesajıyla çelişen bu sloganı bağırlarına basmalarının sebebi "yanlış bilincin saltanatı" ile büyülenip onun ürettiği sahte umutlar ve sahte mutluluklarla kandırılmaları.
Müftüoğlu, bugün siyasetten kültüre her alanı zehirli bir sarmaşık gibi kaplayan yerlilik fetişinin İslam'ın cihanşümul olma iddiasıyla nasıl taban tabana zıt olduğunu şöyle anlatıyor:
"Yerli ve milli retorik, İslam'a en yabancı retoriğin adıdır. Eğer yerli ve milli diye başlayan bir cümle duyuyorsanız, bunun İslam'a ihanet anlamına geldiğini düşünmeniz gerekir."
Tüm insanlığa hitap eden ilahi mesajı etnik ve coğrafi sınırlara hapseden bu ulusallaştırma operasyonu, kaçınılmaz olarak yerelliğe hapsolmuş bağnazlıklar ve bencillikler üretiyor.
İslam'ın evrensel adalet mesajının yerini, çıkarlar üzerine kurulmuş ulus-devlet ideolojilerine sadakat alıyor.
Allah'ı, sadece kendi milletinin Allah'ı gibi konumlandıran bu ilkel kavrayış, tıpkı Siyonizm gibi kimlik merkezli bir aidiyete odaklanıyor.
Sırf belli bir coğrafyada belli kimselerin çocuğu olarak dünyaya geldiği için Allah'ın seçilmiş, ayrıcalıklı kulu olduğuna inanmak isteyenler kolayca benimsiyorlar bu sloganı.
Sanki başka milletleri, başka coğrafyaları başka tanrılar yaratmış gibi...
Türkiye'de geniş kesimler tarafından benimsenen bu söylem, aslında bir güç ve meşruiyet kalkanı.
Yerli ve milli olan kutsallaştırılırken, olmayan her şey de şeytanlaştırılıyor.
Özgüven problemini üstünlük kompleksiyle perdelemeye çalışan taşralı bilinç, evrensel ufuklarda cevelan edecek zihinleri kanatlarından vurup indiriyor.
Bu izolasyon ideolojisi, dünyayı son derece basitleştirilip siyah beyaza indirgenmiş bir biz ve onlar dikotomisi üzerinden okuyor.
Benimsenen kutuplaşma, kaçınılmaz olarak eleştirel düşünceye hayat hakkı tanımayan, farklı olanı yok etme üzerine kurulu bir zorbalık iklimi üretiyor.
Yerli ve milli tanımına uymayan herkes kolayca, hain ya da düşman ilan ediliyor.
Bu, taşralı güvensizliğiyle içe kapanma ideolojisi, siyasetçilere bir manipülasyon sahası açsa da hızla kozmopoliteşen şehirlerde işe yaramıyor.
New York'ta, Uganda-Hint kökenli genç bir Müslüman siyasetçi olan Zohran Mamdani, Queens gibi bir bölgeden Eyalet Meclisi'ne seçildi.
Mamdani'nin temsil ettiği bölge, kelimenin tam anlamıyla bir "milletler karmasıydı"; düzinelerce dilin konuşulduğu, her inançtan ve ırktan insanın bir arada yaşadığı bir yerdi.
Mamdani, New York gibi bir

3