En iyi arkadaşım evleniyor

Çiçekçinin dükkânının önündeki taburelerde oturuyorduk. Her nefeste farklı kokuları keyifle içime çekip, bir yandan da çiçekçinin verdiği botanik dersini dinlerken, Erdal önümüzden hışımla geçiverdi. - Hayırdır usta, diye arkasından seslendi bizim çiçekçi, söylene söylene uzaklaşan Erdal'a. Kıvırcık saçlı, kısa, şişman sayılabilecek bir delikanlıydı Erdal... - Sağlık ocağına gidiyorum, pansuman yaptıracağım, dedi, sargılı sağ elini biraz havaya kaldırarak. - Hayırdır, geçmiş olsun, ne oldu eline Dudaklarını birbirine bastırarak kafasını sağa sola salladı sinirle; ağzından çıkacak kötü bir sözü engellemek ister gibiydi: - Duvara vurdum da, açılmıştı biraz, dedi kısık bir sesle. Döndü, bir iki adım attı, tekrar geri geldi. Söyleyecekleri vardı, belli. - Adam ölüyor, hâlâ barışın derdinde! - Kim, dedim. Bana döndü aynı öfkeyle: - Babam yaa Adam canıyla boğuşuyor, bir yandan da baş işaretiyle "Barışın" diyor. Sinirlenip çıktım ben de... Gitmeyeceğim bir daha hastaneye de... Dönüp, yeni açılan sağlık ocağına doğru yürüdü. O gittikten sonra çiçekçi meseleyi anlattı: - Erdal iyi bir çocuk aslında... Babasının tesisat dükkânını ayakta tutan mahir bir ustadır. Bunun yanında çalışan bir çocuk vardı, Nuri. Hemen hemen aynı yaşlarda Çok iyiydi araları Patron - çalışan değil, iki samimi arkadaştılar. Erdal onu ara sıra evlerine yemeğe de götürürdü. Kader işte Çocuk, Erdal'ın kız kardeşini görüp âşık olmuş. Sonra usulüyle ailesini gönderip kızı istetti, evlendiler. Fakat bu serseri, o işi bir türlü hazmedemedi. Ne nişan ne düğün, hiçbir şeye katılmadı. Nuri'yi işten çıkardı. "Evime misafir gelmiş, kız kardeşime göz koymuş" diye söylendi durdu. Nuri'ye iş mi yok, girdi bir PVC dükkânında işe. Erdal o gün bugündür kız kardeşiyle de görüşmüyor. Babası çok üzülüyordu, barışmaları için çok uğraştı, ama bunda keçi inadı var, olmadı. Baba boğazından