Kıbrıs'ta gündem ve bir lezzet restoranı

Hafta başından beri başta İstanbul olmak üzere tüm yurdu saran kötü hava şartları hayatı her anlamda olumsuz etkiliyor. Bunun yanı sıra pandemi de ülkemize rahat vermemeye devam ediyor. Artan vaka sayıları endişe verici boyutlarda; tek tesellimiz vefat sayısının azalması ve hastalığın hafif geçiriliyor olması...Ada'ya gelinceBir süredir bulunduğum Kuzey Kıbrıs'ta ise gündem farklı. Çok sık karşılaşılan bir seçim dönemi daha geride kaldı.Geçtiğimiz pazar günü düzenlenen Milletvekilliği Seçimi sonrasında yeni kabinenin hem ülke siyasetine hem de ekonomisine katkı sağlayacak çalışmalar yapmasını temenni ediyorum. Hükümeti kurma görevini üstlenmesi beklenen, aynı zamanda uzman bir doktor olan Faiz Sucuoğlu, Turizm Bakanlığı yaptığı dönemlerde çalışma fırsatı bulduğum çok değerli bir dostumdur. Kendisinin turizm alanında radikal atılımlar yapmasını bekliyorum.Geçtiğimiz hafta verdiği demeçten sonra Kıbrıs turizminin en büyük sorunu olan ulaşımda fiyat konusuna bir hançer saplayacağı beklentisi içerisindeyim. Bu inançla, yıllardır konuşulan Ana vatan-Yavru vatan seferlerinin iç hatlar gibi bir formülle yapılması şüphesiz ki turizme ivme kazandıracaktır.KEKİK RESTORAN...Hazır Kıbrıs'tan bahsetmişken bu haftaki yazımda sizleri buradaki çok farklı bir restorana da götürmek istiyorum. İlk açıldığı yer, 2016'da Girne kentinin Türk Mahallesi'nde bahçeli ve şömineli, eski ama bir o kadar da şirin bir ev. Restorana adını veren ise bu tarih kokan evin bahçesinde yetişen dağ kekikleri. Kekik Restoran, çok eski yıllardan bu yana hep restoran olarak çalıştırılmış. 1974 yapımı Tarık Akan, Perihan Savaş ve Hulusi Kentmen'in başrollerini oynadığı 'Esir Hayat' filminin de çekimlerinde kullanılmış.Kekik Restoran artık Girne Merit Park Otel'de yaşatılıyor. Otelin başarılı Genel Müdürü Alper Pınar, özellikle yiyecek-içecek alanında uyguladığı felsefesiyle bu yıldan itibaren Kekik kültürünü misafirlerinin beğenisine sunmaya başladı. Restoranın açılışından bu yana temel felsefesi, tarih boyunca içki sofralarına eşlik etmiş farklı ve unutulmaya yüz tutan lezzetleri bir araya getirmek üzerine inşa edilmiş. Başlangıç, ara sıcak, ana yemek ve tatlıdan oluşan klasik menü akışının yerine soğuk ve sıcak meze çeşitleriyle harmanlanmış bir menü sunuluyor. Masaya ilk gelen beyaz leblebi oluyor. Sonrasında servis edilen topik ise, beni bir anda 1958'li yıllara götürüyor. Annem Süheyla Hanımefendi ile gittiğimiz İstanbul Pangaltı'da bir gayrimüslim yaşlı zattan aldığımız topik, altına koyduğu mukavva, yağlı kağıda sarılmasıyla o dönem için tam hijyenik bir sunumdu. Bu arada adını Garo olarak hatırladığım ve doktor kıyafetli, siyah rugan ayakkabılı, beyaz kollukları olan, her gün tıraşlı ve saçı muazzam taranmış satıcı hiç gözümün önünden gitmiyor.var taboolaDivId