Türkiye ve İngiltere Hattında KAYIKÇI KAVGASI

İngiltere'nin Orta Doğu politikası, ezcümle Türklerle siyasi münasebeti hep bir kararda olmamıştır. Zaman ve zemine göre değişen ve çeşitlenen bir seyir takip etmiştir.

(Samsun'da İngiliz askerleri - 1919)

İngiltere'nin Yakın Şark siyasetinin esası, Hindistan'ı emniyet altında tutmak için olmuştur. Rusya'ya karşı Osmanlı Devleti'nin varlığını ve toprak tamamiyetini müdafaa etmiştir.

1854'te Osmanlılarla omuz omuza Ruslara karşı harb etmiştir. Ancak zamanla Rusya'ya yakınlaşarak bu siyaseti yavaş yavaş terk etmiştir. Osmanlı hükûmeti de alternatif olarak Almanya'ya yakınlaşmıştır.

XX. asır başlarında artık Osmanlı topraklarındaki petrol İngiltere için mühimdir. Cihan Harbi, ilk defa iki ülkeyi karşı karşıya getirmiştir. İttihatçılar, toprak bütünlüğünün muhafazası mukabilinde bitaraf kalmaya dair İngiltere'nin teklifini reddetmiştir.

İngiltere için artık Osmanlı Devleti'ni ayakta tutmak değil, parçalayıp en fazla payı alma şıkkı kalmıştır. Böylece hayli Müslümanın yaşadığı sömürgelerinde eli rahatlayacaktır. İttihatçıların en hafif tabirle "gaflet"i dünyanın süper gücü İngiltere ile dalaşmak olmuştur.

İngilizler, harb esnasında kendilerine yakın gördükleri gerek Cemal Paşa gerekse Mustafa Kemal Paşa vâsıtasıyla münferit sulh tecrübesinde bulundular. Harbi kazandılar ama, bitap düştüler. Müttefikleri ile araları açıldı. Sömürgelerinde işler karıştı.

Yakın Şark'taki politikasında da buna göre günbegün ufak tefek manevralar yapmak mecburiyetinde kaldılar. Ama Türklerin elinde güçsüz ve küçük bir devlet, öte yandan kendi kontrolünde Boğazlar ve petrol havzaları fikrinden hiç vazgeçmediler.

Fırsat

Mustafa Kemal Paşa, İttihatçı idi; ama Alman taraftarı değildi. Anglofildi. İngiltere'nin güç ve emelini iyi anlamıştı. Biraz da Enver Paşa ile olan rekabet ve husumeti sebebiyle, Almanya yanında harbe girilmesine aleyhtardı. 15 Aralık 1917'de Veliahd Vahideddin Efendi'nin maiyetinde Alman cephesini ziyarete gitti. Burada İttihatçı düşmanı ve münferid sulh taraftarı olan Veliahd'dabir itimat hâsıl etti.

Sonra 25 Mayıs 1918'de tedavi maksadıyla birkaç aylığına Avrupa'ya gitti. Bu seyahat kilit bir hâdisedir. Burada Cavit, Rauf, Fethi,Talat Beyler ve Veliahd'in bilgisi dâhilinde münferid sulh için, İngilizlerle üst seviyede görüşmeler yapmış olması pek muhtemeldir.

Londra'nın, Germanofil Enver'e nefret derecesinde rekabet hisseden bu parlak şahsiyeti yakından mercek altına aldıkları şüphesizdir. Dönüşünde hemen fevkalâde salâhiyetlerle Filistin cephesine gönderilişi, burada Alman karargâhını tesirsiz hâle getirerek geri çekilmeye nezaret edişi, İstanbul dönüşü Allenby'nin tavsiyesiyle Anadolu umum müfettişliğine tayini de nazar-ı dikkatealınırsa, Paşa'nın vizyon vekararlılığına delaleteden,ciddi ve şümullü bir planın parçaları gibi gözükür.

Üzülmeye değmez

Filistin cephesinde 18 Ağustos 1918'de düşman taarruza geçti. General Allenby kumandasındaki birlikler, 19 Eylül'de Meggido (Armagedon) veya Nablus Muharebesi ile Türk ordusunu bozdu. 7. Ordu kumandanı Mustafa Kemal Paşa ricat emri verdi.

Böylece Suriye'de 400 senelik Türk hâkimiyeti son buldu. 38 günde 560 kmilerleyerek 5 bin kayıp veren İngilizler, 75 bin esir ve 375 top ele geçirdiler. Hiç de hoş olmayan şartlar altında hükûmeti Mondros Mütarekesi'ni imzalamaya mecbur eden, işte bu hezimettir.(Şevket Süreyya Aydemir, Tek Adam, I302)

Kemal Paşa, 27 Eylül 1918 gecesi görüştüğü meşhur İngiliz istihbarat subayı Lawrence'dan, İngiltere'ye göre, Suriye ve Irak'ın geleceğinin Araplara ait olduğu, Türklerin, başkalarına ait topraklardan çekilmesi ve Anadolu'ya odaklanması icab ettiği tavsiyesini almıştı.(Alan Palmer, Victory 1918; Salâhi R. Sonyel, How Colonel T. E. Lawrence Deceived The Hashemite Arabs To Revolt Against The Ottoman Empire, Belleten, C. LI, S. 17, 256-279; Salâhi R. Sonyel, İngiliz Belgelerine Göre Mustafa Kemal-Lawrence Görüşmesi, Belleten, Aralık 1988, C. 52, S. 205, s. 1695-1700)

Lord Kinross da Paşa'nın Arap topraklarının kaybına o kadar üzülmediğini söyler.Petrol sebebiyle bu toprakların müstakbel ehemmiyeti düşünülürse, bunun pek de ileri bir vizyon olmadığı anlaşılır. Allenby'nin istihbarat subayı Alexander Aaronsohn, 25 Ekim'de Haleb'e geldiğinde 7. Ordu kumandanıMustafa Kemalile görüşüp öğle yemeği yediğini; kendisine mağlubiyet için fazla üzülmediğini, Enver Paşa'nın itibarının kırılmasının daha mühim olduğunu söylediğini anlatır.(American Israelite, 1 March 1923; Border Cities Star, 30 August 1929)

İlmekten kılpayı!

Suriye cephesinin çökmesi üzerine 30 Ekim'de Mondros Mütarekesi imzalandı. Bu arada Haleb'in 40 km kuzeyinde kamp kuran Kemal Paşa, General MacAndrew'ya teslim oldu ise de iyi muamele gördü ve bazı şartlarla serbest bırakıldı. Hatta General kendisine bir otomobil tahsis edip istasyona kadar uğurladı. Bunu o zamanki Filistin cephesinde İngiliz ordusuna dair yazılarıyla tanınan gazeteci, tarihçi ve politikacı Sir Henry Somer Gullett anlatıyor.