SULTAN II. MAHMUD

Osmanlı tarihinin hakkında en çok konuşulan, hizmetleri hakkıyla takdir edilememiş bir şahsiyet Sultan II. Mahmud... Kimine göre 'gâvur padişah', kimine göre 'büyük ıslahatçı'dır. Merhametten doğan maraz!..

Çocuğu olmayan Sultan III. Selim, Şehzâde Mahmud'u evladı gibi himaye ve terbiye etti. Onun ıslahat fikrinin tesirinde kaldı; ama hatalarına düşmedi. En buhranlı zamanlarda, imparatorluğu uçurumun kenarından aldı. Uzun süren saltanatında hem harbler, hem isyanlarla sarsılan devletin çözülmesine mâni olmak kudretini gösterdi.

Her sahadaki ıslahat faaliyetleriyle imparatorluğa hayatiyet kazandırdı. Cahil ve mutaassıp bir kesimin reaksiyonunu çekmekle beraber, aklıselim sahipleri tarafından hizmetleri şükranla anılmış; Garb menbalarında bile hürmetle anılmıştır.

95. halife ve 30. padişah olarak 1808'de tahta çıktı. Sultan III. Selim, tahttan indirilip şehid edildi. Bu arada kendisini de öldürmeye yeltendiler; ama Rabbin inayeti kabilinden hayatta kaldı. Rusçuk Ayanı Alemdar Mustafa Paşa'nın desteğiyle tahta çıkmıştır.

Sultan Selim'in düştüğü hatalara düşmedi. Onun maraz doğuran merhametli siyasetini terk etti. Sert tedbirlerle, içeride istikrarı temin etti. Asırlardır tefessüh etmiş ve ıslahı kabil görülmeyen Yeniçeri Ocağı'nı ortadan kaldırdı. Ocağın zulmünden bezmiş halk da kendisine var gücüyle destek oldu. Gönüllü ve mecburi esasa müstenid yeni bir ordu kurdu.

Saltanatının ilk senelerinde, yeniçerilere arkasını verip padişahı kıskaca alan nişancı meşhur Halet Efendi'nin nüfuzu görülür. Fırsatını bulunca, kendisini ortadan kaldırdı. O kadar çok kişinin canını yakmıştı ki, arkasından şu mısralar söylenmiştir:

Ne kendi etti rahat, ne âleme verdi huzur

Yıkıldı gitti cihandan, dayansın ehli kubur!

Padişah, el ele verip uğursuz roller oynayan bürokrat, asker ve ilmiyeyi sindirip, devletin fonksiyonlarını elinde toplayarak memleketi saraydan idare etmeye başladı. Bunun için otokratlıkla itham edilir; ama bu teşebbüsü, devleti uçurumun kenarından almıştır.

Felâketler üst üste

Sultan II. Mahmud, bir zamandır Hicaz'ı işgal eden Vehhabîlerin isyanını bastırdı. Fransız İhtilâlinin tesiri ve Avrupa'nın desteğiyle Yunan ve Sırplar arasında istiklal gayeli isyanlar çıktı. Mora'da müstakil bir Yunanistan kuruldu. Sırbistan ve Sisam muhtariyet kazandı. Yunanları, Helen medeniyetinin vârisi zanneden ve onlara karşı romantik bir yakınlık duyan Avrupalıların tahriki üzerine çıkan Rus Harbi, felâketle neticelendi. Bundan istifade eden Fransızlar, Cezayir'i işgal etti.

Olup bitenlerde Padişah'ın doğrudan bir mesuliyeti olduğu söylenemez. Artık dünya değişmiştir. Osmanlı Devleti yine dünyanın büyük birkaç devletinden biridir; ama Avrupa eskisinden de güçlüdür.

Memleketin dağılmasını önlemek adına merkeziyetçi bir politika takip etmeye başlayan Padişah, her köşede türeyen âyânlarla evvela anlaştı. Magna Charta'ya benzeyen Sened-i İttifak'ı imzaladı. Sonra çoğunu sindirdi veya ortadan kaldırdı. Arap ve Kürt beldelerini daha sıkı bağlarla payitahta bağladı.

Babıali tarafından tahkir edilen Mısır valisi Mehmed Ali Paşa Fransız tahrikiyle ayaklandı. Padişah da kederinden hastalandı. Müzmin artrit, verem ve basur hastasıydı. Dertlerin çokluğundan tavsiyelere tam riayet edemedi. Tabipler âciz kaldı.

Ordusunun Nizip'teki mağlubiyetini işitmeden vefat etti (1839). Vefatında 54 yaşındaydı. 31 sene tahtta kaldı. Divanyolu'nda Esma Sultan Sarayı bahçesine defnedildi. Şimdi semte ismini veren türbesinde, oğlu Sultan Aziz ve torunu Sultan Hamid de yanındadır. Hâlihazırdaki Osmanlı hânedanı, hep onun neslindendir.

Takdire ne çâre

Usta bir hattattı. Eyüp Sultan sandukası üzerindeki yazılar; ayrıca Ayasofya'daki bir harika numunesi olan büyük levha onun eseridir. Adlî mahlasıyla şiirler yazmıştır. Şu beyiti meşhurdur:

Sevdâ-i muhabbet esiyor şimdi serimde

Takdire ne çâre, bu varmış kaderimde!

Fransızca öğrenen ilk padişahtır. Gelibolu, Bolayır, Doğu Trakya, Rodos, Tuna vilayetlerini gezmiş; bunlardan bazısını yeni keşfedilen buğu gemisi (buharlı gemi) ile yapmıştır. Uzuna yakın boylu ve yakışıklıydı. Enerjik ve çok zekiydi. Espriliydi. Bilhassa musahibi Said Efendi'yle yaşadığı çok sayıda fıkra ve menkıbesi dillerde dolaşır.

Memleketin en buhranlı zamanında tahta çıkan Sultan II. Mahmud, uzun süren saltanatında çok gailelerle uğraştı. Zaman zaman sert icraatıyla devletin çözülmesine mâni olmak kudretini gösterdi. Her sahadaki ıslahat faaliyetleriyle imparatorluğa hayatiyet kazandırdı. Cahil ve mutaassıp bir kesimin reaksiyonunu çekmekle beraber, aklıselim sahipleri tarafından hizmetleri şükranla anıldı; Garb menbalarında bile hürmetle anıldı.

Eski ve Yeni

Sultan II. Mahmud, sadece harbler ve isyanlarla uğraşmadı. Zamanında binlerce bina yapıldı veya tamir edildi. Yollar açıldı veya genişletildi. Köprüler, kuruldu. Buharlı gemi ve makineler alındı. Harbiye ve tıbbiye mekteplerini; ayrıca memur yetiştiren mektepler kurdu.

Tophane'de Nusretiye ve Bahçekapı'da Hidâyet; Arnavutköy sahilinde Tevfikiye; Üsküdar Şemsipaşa'da Adliye Câmilerini; Bayezid Kulesi'ni, Mahmudiye, yani Unkapanı Köprüsü'nü, muhtelif yerlerde çeşmeler yaptırdı.

Eyüp Sultan türbesi dâhil, İstanbul'daki bütün sahabe kabirleri, hep Sultan II. Mahmud tarafından yaptırılmıştır. Resulullah'ın kabri üzerine yeşil kubbeyi yaptıran O'dur.

Zamanında ilk gazete neşredildi. Modern posta, karantina, nüfus sayımı, rüşdiye adıyla orta mektep teşkilatı, memurların fes ve setre giymesi gibi yenilikler onun zamanına tarihlenir.

Klasik Osmanlı siyasî müesseselerinin çoğu başka isimlerle devam etmiş; artık fonksiyonu kalmayanlar kaldırılmıştır. Mesela defterdar, mâliye nâzırı; reisülküttâb, hâriciye nâzırı adını almıştır.

Millî bünye

Bu devirdeki ıslahatla, Jön Türk inkılapları asla birbirine kıyas edilemez. Sultan II. Mahmud'un ıslahatı hep