SULTAN HAMİD'İN TEK VÂRİSİ YAHUDİ DİŞÇİ
Sami Günzberg adında Yahudi asıllı bir dişçi cumhuriyet devrinde çeşitli yollarla sürgündeki hanedanın mallarına çökmüştü!Hatta "Abdülhamid'in tek vârisi, Sami Günzberg'dir" derlerdi...
Aslen bir Leh Yahudisi idi. İstanbul'a yerleşmişti. Dişçiydi. Annesi, saraya mal götürüp getiren bir bohçacı idi. Bu vesileyle daha Sultan Hamid devrinde saray halkının diş tedavilerini yapmaya başladı. Dişçibaşı Sami diye bilinir. Yakın tarihin en enteresan şahsiyetlerinden birisidir.Her devrin adamıSami Günzberg (1876-1966) rivayete göre berberdi. Rüşvetle sahte dişçilik diploması elde etmişti. Nereden mezun olduğunu bilen yoktur. Cemal Paşa kendisini bahriyeye alıp dişçi subayı yapmıştır.Saltanat devrinde hanedanın, meşrutiyet devrinde İttihatçıların, mütareke devrinde müttefiklerin, cumhuriyet devrinde ise Gazi'nin nezdinde mevki edinerek, "Her devrin adamı" unvanını hakkıyla almıştır...Muayenehanesi Beyoğlu'nda İsveç konsolosluğu karşısındaydı. Reisicumhur tedaviye gelir, öğle yemeğini beraber yerdi. Eli çabuktu. Zeki, kulağı iyi duymamasına rağmen hoşsohbetti.Her hafta kendisine gönderilen hususi otomobile binerek Dolmabahçe Sarayı'nda kabul edilirdi. Sami Günzberg'i reisicumhurun İstanbul'da çekilmiş resimlerinin çoğunda aynı kare içinde görmek mümkündür.Hanedan mensupları hakkında hükûmete muntazaman rapor verirdi. Yani bir yandan muhbirlik yapardı. Rifat Bali'nin Günzberg'e dair bir biyografi kitabı vardır.Gerçek ya da sahteSami Günzberg, İstanbul'da İngiliz istihbarat subayı olarak bulunan ve Mustafa Kemal Paşa'ya Samsun'a gitmek üzere vizeyi veren John Bennett ile ahbaptı. 1922'de bununla Abdulhamid Estates Incorporated adında bir şirket kurdu. Musul petrollerinin imtiyaz sahibi Standard Oil Company'den Sultan Hamid şehzâdelerine nakit para ve hisse talebinde bulundularsa da anlaşma temin edilemedi.Bu arada Lozan Antlaşması imzalandı. Sonra da hanedan topluca sürgün edildi. Yurt içindeki malları tasfiye edilecekti. Bu, 1 sene içinde satmazlarsa el konacak demektir.Günzberg, yurt içinde ve dışındaki hanedan efradından, tek tek dolaşarak vekâlet istedi. Şehzade Selim Efendi gibi vermeyenlerin yerine sahte imza atarak vekaletnameler tanzim etti. Bazı mülkleri elde edip satışını yaptı.Bu paradan çoğunu kendisi için ayırıp, azını sahiplerine gönderdi. Satılmayanları da üstüne tapulattı. Bir ara işi büyüterek, petrol davaları ile alâkalandı. Musul petrol havzası, vaktiyle Sultan Hamid'in mülkü olduğu için, buradan büyük bir parsa kapmayı umuyordu.Saltanat devrinde Sami Günzberg...Gözyaşıyla sulanan servetGünzberg'in 1949 senesine kadar süren faaliyeti, TBMM'nin meşhur tefsir kararı ile son buldu. Buna göre Osmanlı padişahlarının tapuya kayıtlı bütün gayrimenkulleri hazineye intikal etmiş sayılıyordu.Hükûmet, gittikçe zenginleşen Günzberg'den şüphelenmeye başlamıştı. Servet bir güç olduğu için, İnönü, zenginlerden ürkerdi. Artık kendisini koruyacak Atatürk de yoktur.Emniyet Umum Müdürlüğü, yurt dışındaki hanedan mensupları ile teması sebebiyle, kendisini ve mektuplarını yıllar boyunca takip etmiştir. Hanedan da zaman içinde kendisine itimadını kaybetmiştir.O zamana kadar Günzberg yükünü tutmuştu. İstanbul'un Yahudi asıllı meşhur antikacılarından Gabriel Kurkia, bu hâl ile alay eder, "Abdülhamid'in tek vârisi, Sami Günzberg'dir" derdi. (Münevver Ayaşlı, Dersaâdet, s. 171)Hanedanın gözyaşları üzerinde servet sahibi olan Günzberg'in, bu vesileyle İsrail'de yüksek mevkiler elde etmek emelinde bulunduğu söylenirdi. Doğruysa, bu emeline nail olamadan kendisi ve beraber yaşadığı kız kardeşi Lili (1891-1969) peş peşe ağır hastalıklara düçar oldular. İstanbul'da çok acılar çekerek vefat ettiler. Bu, yaptıklarının dünyadaki karşılığı olarak görüldü.Meşrutiyet devrinde Sami Günzberg...Dişçiye itimadın sonuYargıtay evvela hanedanın lehine karar vermişti. Mülkiyet hakkı hiçbir kanunla ihlal edilemezdi. Bunun üzerine Sultan Hamid vârisleri hemen 13 parça gayrimenkulün intikalini yaptırıp ne olur ne olmaz endişesiyle, hisselerini sattılar. Bunları alan, Sami Günzberg'in kız kardeşi Lili idi.Sürgünden sonra, kız kardeşi Lili Günzberg ile beraber memlekette kalan kadınefendileri dolaşıp, zevcesi oldukları padişahlara ait el konulmuş malları kurtarma iddiasında bulundu ve vekaletnameler toplayarak davalar açtı.Sefaletin kucağındaki insanlar, çaresizce muvafakat gösterdiler. Sarayın dişçisi olduğu için, kendisine aşinalıkları vardı. Günzberg, bu davaları kazandığında, mülkü kendisi veya kız kardeşinin üzerine geçiriyor; vârislere de cüzi avanslar dağıtarak sus payı verip itimadın devamını hâsıl ediyordu.Ömürlerinde servet sahibi olmamış ve parayı bile tanımayan kadınefendiler, dönen dolapların farkında olmuyor; olsa bile ses çıkaramıyordu.Kundaklanan köşkSultan Hamid'in zevcesi Müşfika Kadınefendi, Serencebey Yokuşu 53 numaradaki konağın selâmlık dairesinde zevcinin hareminden emektar birkaç hazinedar ile beraber oturdu. Burası, Şehzade Selim Efendi tarafından satın alınıp, daha borcu bitmeden hanedan sürgün edilmişti.