İYİLİKLERİ ÖRTEN FELAKETLER SULTAN III. MUSTAFA

Sultan III. Mustafa, tahta çıkabilmek için iki amcazadesini bekledi. Nihayet Sultan III. Osman'ın 1757'de vefatı üzerine tahta çıktı. Tarihteki son cülus bahşişi bu vesileyle verildi; sonra tatbikattan kalktı.

26. Osmanlı sultanı ve 91. İslâm halifesidir. Sultan III. Ahmed ile Mihrişah Haseki'nin oğlu olarak 28 Ocak 1717'de dünyaya geldi. Sarayda iyi bir tahsil gördü.

Tahta çıkınca kıymetli bürokrat Koca Ragıp Paşa'yı sadrazamlık makamında bıraktı. Borç yüzünden hapiste olanların borçlarını ödedi. Tımar ve mukataa beratlarının yenilenmesi sırasında ödenen harçları affetti. Bu icraatı büyük sevinç ve ümit hâsıl etti.

İçte ve dışta temkinli bir politika takip etti. Avrupa'da 1756-1763 tarihleri arasında vuku bulan 'Yedi yıl harpleri'nde bütün devletler Osmanlıların kendi saflarında harbe katılmasını istedilerse de kabul etmedi.

Ruslara ilk mağlubiyet

Babası gibi sulhsever bir hükümdardı. Ancak hâdiseler istendiği gibi yürümedi. Ruslar, bir denge unsuru olan Polonya'yı işgal etti. Lehliler, Podolya'yı verme karşılığında İstanbul'dan yardım istedi. Padişah tereddüt içinde iken, Rusların Osmanlı sınırını geçip Müslüman halkı kılıçtan geçirmeleri harbi kaçınılmaz kıldı.

1769 başında başlayan harpte, Rusların Hotin muhasarası esnasında kazanılan zafer üzerine Padişah'a Gazi unvanı verilmişti. Ancak harp bir sene içinde Rusların lehine döndü.

Koordinasyon bozukluğu yaşayan ordu talimsiz ve isteksizdi. Kumandanları kabiliyetli Rus ordusunda ise sabır ve metanet olunca, harbin kaybedilmesi kaçınılmazdı. Bu, Ruslara karşı tarihteki ilk mağlubiyettir. Sefere bizzat çıkmak isteyen Padişah'a hastalığı mâni oldu. İstiska, astım ve kalpte polip üst üste gelmişti.

Güçlü Rus donanması Çeşme limanına girerek Osmanlı donanmasını imha etti. Türk tarihinin bu en büyük facialarından birine, Rusların Dobruca'daki Türk kasabaları halkını kılıçtan geçirmeleri eklenince, Padişah üzüntüsünden beyin kanaması geçirerek felç oldu. 1774 yılının 21 Ocak günü Cuma ezanları okunurken 57 yaşında vefat etti.

Talihin garip bir cilvesidir ki, yerine geçen kardeşi Sultan I. Abdülhamid de devam eden Rus harbinde bugün Ukrayna'daki Özi kalesinin düşman eline geçip halkının kılıçtan geçirilmesi üzerine inme inerek vefat etmişti. Tarihte halkının başına gelenlere üzüntüsünden ölen başka devlet adamı malum değildir.

Bu mağlubiyet neticesinde Küçük Kaynarca Anlaşması imzalanmıştır ki, Kırım gibi ahalisi Müslümanlarla meskûn bir belde ilk defa elden çıkıyordu. Osmanlı Devleti, artık dünyanın en güçlü devleti değildir. Ama hâlâ güçlü devletler arasındadır.

Hakikatler ve ananeler

Sultan III. Mustafa yaratılıştan meziyet sahibi idi. Sağlam bir temyiz kabiliyeti vardı. Doğruyu yanlıştan ayırmakta mahirdi. Basiretli ve faaldi. Hükümdarlığın kendisine yüklediği vecibeleri hakkıyla bilir ve samimiyetle yerine getirmeye çalışırdı. Gelen resmî yazıları sonuna kadar okur, en ince teferruatıyla alakalanırdı.

İyi kalpli, merhametli, hayırseverdi. Dindar, ananelere bağlı, tertipli ve adildi. Mora ihtilâlinin bastırılmasında liyakat gösteren müderris Osman Efendi'yi iki rütbe birden yükselterek taltif etmek istedi. Şeyhülislâm Mirzazâde Said Efendi, kanuna muhalif olduğunu söyleyince, Padişah kabul etti.

Haseki (saray subayı) kıyafetiyle halkın arasına karışır, onların hâlini öğrenmeye çalışırdı. Sabah namazlarını kılık değiştirerek Ayasofya'da kılardı.

Huzur dersleri

Güzel konuşurdu. 'Cihangir' mahlasıyla şiirler yazardı. İyi bir hattattı. Her padişahın bir hobisi olduğu gibi, Sultan III. Mustafa da kitap ciltlerdi. Bu devirde çıkarılan bir emirle (1774), hem ferman ve beratların yazıldığı hem de sikkelerin kesildiği yer olarak 'İslambol' yazılması istenmiştir.

Nakşibendi şeyhi Beyzâde Mustafa Efendi'den feyz almıştır. Osman Gazi devrinden beri sarayda padişah huzurunda zaman zaman ulemanın toplanıp bazı âyet-i kerimelerin tefsir edilmesi ananesine daimî ve resmî bir nizam verdi.

Hüzünlü bir borç senedi

Uyanık fikirli, tedbirli, ilim ve fazilet sahiplerini himaye ederdi. Kendi parasında cömert, halkın parasında tutumlu idi. Otuz seneye yakın barış içinde yaşandığı için hazine dolmuştu. Harp çıktığında, "İstanbul'dan cepheye kadar yol kenarına hazinedeki para keselerini dizsem, artar" demişti.

Ancak harb, hazinedeki paraları yuttu. Bu sefer Padişah, aile fertlerindeki paraları toplayıp 577 keseyi muharebeye sarf etti. Buna mukabil kendisine borç senedi verildi. Bu hazin borç senedi Topkapı Sarayı arşivindedir. Anlaşılıyor ki, Padişah'a geri ödenmemiştir. Osmanlı tarihinde, padişahın hazineye borç verdiği çok misaller vardır.

Kıtlık depoları

Sultan III. Mustafa, orduyu teknik cihetten ıslaha girişti. Fransız askerî mütehassıslarını getirtti. Modern bir top dökümhanesi kurdu. Hafif toplar döktürttü. Topçu birlikleri kurdu.

1773'te Mühendishane-i Bahr-i Hümayun adıyla gemi mühendisliği mektebi kurdu ki bugünkü İstanbul Teknik Üniversitesi'dir.

Sakarya Nehri ile Sapanca Gölü'nü birleştirmeye teşebbüs etti. Böylece hem İstanbul'un kereste ve odun ihtiyacı kolayca karşılanacak; hem de Anadolu ile de rahat bir irtibat yolu kurulacaktı. Kanallar kazılmaya başlandıysa da Rus harbi kopunca teşebbüs geri kaldı.

Şehirlerde kıtlık depoları inşa ettirdi. Fabrikalar ve atölyeler kurulmasını teşvik etti. Babası zamanında başlanan, ama 1730'daki darbe yüzünden akamete uğrayan sanayi inkılâbını gerçekleştirmeye çalıştı.

Muvaffak olsaydı, Osmanlı Devleti, belki de bugün ileri ülkelerden birisi olacaktı. Sırayla yerine geçen kardeşi, oğlu ve yeğeni bu misyonunu devam ettirdi.

3 nasihat

Padişah, astronomiye çok meraklı ve bu mevzuda zamanın âlimi sayılabilecek derecede idi. O zamanlar astronomi ile astroloji arasında pek fark gözetilmediği için, sonra gelen bazıları, onu yıldız falına meraklı bir hükümdar olarak tanıtarak gülünç vaziyete düşmüşlerdir.

Küçük Prusya'yı güçlü bir devlet hâline getiren Büyük Friedrich'e gönderdiği elçi Resmî Efendi vasıtasıyla güya kralın muvaffakiyetinin sırrı olarak gördüğü müneccimlerden üç tane istemiş, o da "3 müneccim değil ama, 3 nasihat vereyim: Tarih okumak, hazineyi dolu tutmak, güçlü bir ordu" demiş.

Osmanlıları aşağılamak için mektep kitaplarına kadar girmiş bu efsaneyi, o sıralarda Osmanlı Devleti'ni kendi yanında harbe çekmeye çalışıp, muvaffak olamayan Fransız sefiri raporunda yazıyor. Ama Resmî Efendi'nin tafsilatlı sefaretnamesinde hiç geçmiyor. Padişah, geleceği Allah'tan başka kimsenin bilmeyeceğine dair kaidenin farkında değil miydi