Büyük devlet kuranların sırrı: OSMAN GAZİ

Osman Gazi vefat ederken oğluna şu nasihatte bulunmuştu: Maksadımız Allah yolunda çalışmaktır ve onun dinini yaymaktır. Yoksa kuru kavga ve cihangirlik davası değildir. Stratejik deha Osman Gazi sıradan bir Orta Çağ kahramanı değil; tarihin en büyük şahsiyetlerindendir. Anadolu beyliklerinin en ehemmiyetsizlerinden biri olan (İsviçre'nin yarısından küçük) devleti; 1,5 asır içinde dünyanın en büyük devleti hâline geldi. Devlet kurucu şahsiyetlerdendir, hazır mirasa konmamıştır. Şüphesiz bu, haleflerinin gayretleri kadar, Osman Gazi'nin harikulade stratejik dehası sayesinde olmuştur. Bu hassas coğrafyada ayakta ve hayatta kalabilmek için, âdeta satranç oynar gibi dikkatle hareket etmiştir. Onun askerî hayatı, tekfurlarla savaşıp gelişigüzel kaleler almak değildir. Giderek çözülen Bizans İmparatorluğu topraklarını kama gibi ayırmıştır. Bütün hedefi denize ulaşmaktır. Böylece İznik ve Ulubad göllerinin güney sahillerini tutmuş; Porsuk ve Sakarya nehirlerinin arasına yerleşmiştir. Nihayet Mudanya sahillerinde Marmara Denizi'ne ve Sakarya Nehrinin döküldüğü yerde Karadeniz'e ulaşmıştır. Şüphe yok ki, o devirde talih kuşu, bu dâhi hükümdarın ve seçkin haleflerinin başına konmuştu. Cazibe merkezi Osman Gazi, babasından aldığı 4800 km2'lik memleketi, vefatında 16.000 km2 olarak bıraktı. Bugünkü Türkiye'nin, Bilecik, Eskişehir, Geyve, Taraklı, Akyazı, Hendek, Domaniç, Mudanya, Yenişehir ve İnegöl şehir ve kasabalarını içine almaktadır. Her birine ailesinden veya kumandanlarından birini vali tayin etmiştir. Kendisine saldırmadıkça, düşmanla iyi geçinmeye çalışmış; verdiği sözlerde durmuştur. Osman Gazi'nin bu temkinli ilerleyişi, etrafındakileri ve tebasını mukaddes bir gayeye sevk edişi, ulema ve tasavvuf erbabını hoş tutuşu, haleflerine miras kaldı. Bıraktığı cemiyet, maddi ve manevi bir cazibe merkezi hâlini aldı. Anadolu'nun, hatta İslâm dünyasının idealist ve müteşebbis adamlarının bu gaye etrafında toplanmasının ve 50 sene içinde dünyanın en kudretli devletlerinden biri olmasının şerefi, Osman Gazi'ye aittir. Kutu Osmanlı anayasası Oğluna yaptığı ve âdeta Osmanlı Devleti'nin anayasası hüviyetindeki vasiyet, tarih kitaplarında manzum şekilde rivayet olunur. Meali şöyledir: "Sonunda herkes ölecektir. Sana vasiyet ederim ki, dine hizmetten başka şeyleri unut. Maksadımız Allah yolunda çalışmaktır ve onun dinini yaymaktır. Yoksa kuru kavga ve cihangirlik davası değildir. Memlekette adaleti ayakta tut. Âlimlere saygı göster ki, şeriat işleri düzenli olsun. Asker ve malının çokluğuyla gururlanma. Dinehukuka aykırı bir işe heves bile etme. Herkese ihsanda bulun. Memleket işlerini noksansız gör. Gece gündüz halkını korumaya ve onların refahına çalış. Allah'ın lütfunu böyle kazanırsın!" Kutu Ne dediler Osmanlı Devleti'nin kuruluşuyla alakalı teziyle tanınan Amerikalı yazar Herbert Adams Gibbons (v.1934), Osman Bey'i, Attila, Cengiz, Timur gibi bütün bir topluluğun desteğine dayanan cihangirlerden üstün tutar. "Osman'ın eseri, onlardan daha devamlı, tesiri daha geniştir. Diğerleri boru ve trompet sesleri içinde yakıp yıkarken; bu, sükûnetle iş görüp bir devlet bina etmiştir" der. Fransız yazar Alphonse de Lamartine (v.1869), kendisini "basit mantıklı, fakat deha sahibi, tarafsız ve doğru" olarak vasıflandırır ve der ki: "Fetihlerinde adım adım ilerleyip, her zaferden sonra durdu. Yavaş yavaş ilerledi; fakat asla geri çekilmedi. İşte bu, bütün büyük devlet kuranların sırrıdır." Hakkındaki tarihî malumat az olmakla beraber, isminin Osman değil Otman olduğu, okuma yazma bilmediği, Türk değil Moğol aslından geldiği, Şiî mezhebine mensup bulunduğu, hakkındaki bilgilerin efsanelerden ibaret olduğu gibi iddialar gayrı ciddidir... Yakınlarda bulunan üç gümüş sikkede açıkça Osman yazdığı gibi; Orhan Gazi, babasının vefatından 3 ay sonra