Ucu yanık mektup

Eskiler bilir. Mektuplar, ucu yakılarak gönderilirdi sevilen insanlara. Bu köşe yazımı da, ucu yanık bir mektup olarak kabul buyurun lütfen. Sevdim çünkü. Sizi sevdim. Yol arkadaşlarımı sevdim. Öğrencilerimi sevdim. Üniversitemizi sevdim. Bu yolu ve bu yolu açanı sevdim. Evet sevgili okurlarım. Yıllar geçiyor. Yollar bitiyor. Görevler sona eriyor. Ömür bitiyor aslında!. 2015 yılında büyük bir onurla kuruculuğunu üstlendiğim SBÜ Rektörlüğü görevim de her şey gibi kısa süre önce hitamına erdi. Buruk olduğum kadar gururluyum da. Mekteb-i Tıbbiyye-i Şahane yolunda 21. yüzyılın sağlık perspektifine yeni bir anlam kattık hamdolsun. Ayrılıklar hüzün tüter. Lakin geriye dönüp baktığınızda umuda dair tohumlar serpmişseniz yollara, "işte buna değdi" dersiniz. Hamdolsun, işte buna değdi! Bu imar yolculuğunda hep yanımda olan kıymetli akademisyen ve idari kadrolarıma; sahada ter akıtan emektar yüreklere, dualarıyla ve tüm varlıklarıyla beni destekleyen vefalı aile mensuplarıma; kadim dostlarıma ve de tabii ki kalben hep varlığını hissettiğim öğrencilerime ve değerli okurlarıma şükranlarımı sunuyorum. Liyakat ve sadakat timsali kadrolarla bu yolu yürüdüğüm için gerçekten kendimi çok bahtiyar sayıyorum. Böylesine aziz bir millete ve yolumuzu gözleyen mazlum coğrafyalara hadimiyet ile şereflendiğim için ne kadar şükretsem azdır. Özellikle, bu mümtaz göreve beni layık gören Sayın Cumhurbaşkanımıza sonsuz teşekkürlerimi arz ederim. "Yol arkadaşım" diyerek beni taltif etmesi benim için zaten başlı başına bir onur olmuştur. Bu bir bayrak yarışından ziyade, bayraktarlıktır. Vatana-millete-insanlığa hadim olmanın gurur ve kıvancı var göğsümde. Sağlık alanında 141'inci, genel üniversiteler sıralamasında da dünyanın 449. üniversitesi olduğumuz bugün, yarınlara ışık tutan önemli bir miras olacak, şahsım ve yol arkadaşlarım adına. Görevim boyunca darbe, salgın, depremler ve nice imtihan dolu günler gördük sizlerle. Pandemi süreci hepimiz için acı ama azim ve kararlılıklarla