Ülkemizin denetimsizlik çıkmazı

Pek çok makalemde paylaştığım, IV. Murat'ın tütünle mücadele kapsamında yayınladığı ve günümüze de ışık tutan bir fermanını tekrar paylaşmak istiyorum. IV. Murat, devlet yetkililerine gönderdiği fermanda 'Daha önce defalarca gönderdiğim emirler ile halkın çalışmasını engelleyen, kazançlarını yok eden ve çeşitli yangınlara ve fenalıklara sebep olan tütünün zararlarının ortadan kaldırılması devletin önemli işlerindendir. Bu sebeple tütün ziraatı ve satışı yasaklanmıştır. Bu yasak emrime rağmen kadıların kayıtsızlığı ve işi önemsememeleri, gönderilen memurların ihmal ve açgözlülükleri sebebiyle tütün ziraatının ve satışının yapıldığını duydum." İfadeleri yer alıyor.

IV. Murat'ın tütünle mücadele fermanı, geçmişten günümüze uzanan bir ışık huzmesi gibi, bugünümüzün denetim sorunlarının gölgesinde güncelliğini koruyor sevgili okurlarım.

Bu ferman, sadece tütünle sınırlı değil, aynı zamanda adalet ve denetim eksikliklerinin köklerine de işaret ediyor. Günümüzde, hala aynı sorunlarla boğuşuyor olmamız, geçmişten ne kadar ders alabildiğimizin bir göstergesi.

Aradan geçen yaklaşık 6 koca yüzyıla rağmen sistemdeki sorun devam etmektedir. özetle o zaman adalet ve emniyette olan denetimle ilgili sıkıntıyı biz bu zamanda hala yaşamaktayız.

Sigara özelinden gidecek olursak;

2002 yılında başlayan, 2008 yılına kadar hazırlıkları süren ve "Dumansız Hava Sahası Yasası" olarak literatüre geçen 5727 Sayılı Tütün Ürünlerinin Zararlarının önlenmesi ve Kontrolü Hakkında Kanun bildiğiniz üzere tümüyle 2009 yılında yürürlüğe girmişti.

Alkol ve Tütün Dairesi Başkanlığı ve Tekel verilerine göre 2008 yılında 31,2 olan tütün kullanım oranı yasanın uygulamaya girmesinden sonra 2012 yılında radikal bir şekilde 27,1'e düşmüştü.

Aynı şekilde yasanın uygulamaya girmesinden 1 yıl sonra yapılan bir araştırmada acillere gelen başvuruların 23, alerjik nezle hastalığı oranlarının 62, bronşit hastalığının 40, KOAH alevlenmelerinin 21, kalp krizi sebebi ile hastaneye başvuran hasta sayılarının 15 ve kalp-damar hastalıkları sıklık oranlarının da 11 seviyesinde azalma gösterdiği bilimsel olarak kayıtlara geçmiştir.

Sigara kullanımı kaynaklı akciğer kanseri oranlarında da ciddi manada düşüşün başladığı tespit edilmiş, sigara (tütün) kaynaklı hastalıkların tedavisine harcanan milyarlar da bu vesileyle devletimizin kasasında kalmıştır. Şüphesiz bu tablo ekonomiden sağlığa kadar birçok alanda yüzümüzü güldürmüştür.

Ülke olarak o dönem, Dünya Sağlık örgütü başta olmak üzere bütün uluslararası ve ulusal kuruluşların takdirine de bu vesileyle mazhar olduğumuzu ayrıca hatırlatmak isterim. "Tütünle mücadeleyi kazandık" diye sevinirken ne olduysa 2012'den sonra oldu sevgili okurlarım.

Ne yazık ki tütün tröstlerinin yeni argümanlarıyla mücadelede yetersiz kalınması ve yasayı uygulayıcıların -tıpkı IV. Murat'ın fermanında buyurduğu üzere- kayıtsızlığı nedeniyle 2008 öncesinin duman altı günlerine döndük.

OECD verilerine göre geldiğimiz nokta, 32,1 oranı ile sigara içme sıklığı en yüksek olan ülkeler arasında en üst sıralara yerleşmemiz oldu ne yazık ki.

Bu durum elbette sadece sigara ile sınırlı değil.

Ülkemizde maalesef hayatın her alanında bir denetimsiz serbestlik söz konusu.

Marketler, restoranlar, manav, kasaphellip; adeta halkı hayatından bezdirircesine denetimsiz zam yapar; birileri denetleyeceğiz diye eser gürler ama sonuç bağırdıklarıyla ve halkın sırtına binmeye devam eden ekonomik yükle kalır.

Birileri yurtdışında araç kullanırken yollara çöp atmaz, attığında cezasını çekeceğini bilir. Türkiye'de kontrol edilmediğini bilir, kuralları umursamaz.

TIR'lar yurtdışında en sağ şeridi terk edemez; ancak ülkemize gelince üç şeridi yan yana kapatmaya cesaret ederler. Ceza almayacaklarından emindirler.