Şiddetten arınmış sağlıklı günlere

Hekim denince aklımıza beyaz bir önlük ve şifa vesilesi olmak için çırpınan yürekler gelir. Gelmeli de! Bu hafta köşemi, o beyaz, bembeyaz önlükleri kana bulamak; o yürekleri incitmek için tüm gayri insani duruşlarını göstermekten imtina etmeyen sağlıksağlıkçı düşmanlarını kınamak ve eylemlerini tel'in etmek için ayırdım sevgili okurlarım. Düşünün ki, uzun yıllar süren meşakkatli eğitim ve ihtisas hayatını insanlığa hizmet aşkı ile mesleğe dönüştürmüş bir sağlık profesyonelini, hayatında ilk defa gördüğü ve sadece hastasına müdahale etmek için orada bulunması münasebetiyle bir vahşet düşkünü darp ediyor, yaralıyor, öldürüyor. Bu tabloda mazlum aramıyorum. Bu tabloda mazeret aramıyorum. Bu tabloda sadece insanlık adına bir utanç buluyorum çünkü. Bu nasıl bir halsizlik, bu nasıl bir şiddet açlığıdır sorarım sevgili okurlarım. Mesleki ve kişisel donanımını hastalarının istifadesine sunan bir hekime ancak teşekkür edilir. Yorucu mesai yoğunluklarının, pandemi gibi tehditler altında verdikleri onurlu mücadelelerinin karşılığında karşılarında bir öfke patlaması değil, sevgi ve saygı gösterisi bulmaları gerekir kıymetli meslektaşlarımın. Acil servislerde, poliklinik ve servislerde canlarını dişlerine takarak çalışma gayretine giren sağlık çalışanlarının kimseden onure edici blr söz ya da taltif cümlesi beklediği de yok üstelik. Onlar, tam konsantre ve aşk ile işlerini yapmaya devam etmek arzusundalar sadece. Ama takdir edilmek her insanın hakkıdır diye de düşünmeden edemiyor insan. Ankara'da bir kadın hekimimizin, başının masaya vurula vurula darp edilmesi; Gülhane'de bir arkadaşımızın baba-oğul tarafından fiziksel şiddete uğraması ve her gün karşılaşmaya başladığımız sağlık çalışanlarına şiddet haberleri adeta sağlık çalışanlarına karşı bir vahşet salgınının ortaya çıktığını düşündürüyor. Ve ne acıdır ki, bu ve benzeri şiddet olaylarına maruz kalan hekimlerimize bu zulmü reva görenler eğer konu sosyal medyada "viral" olmazsa adli birimlerden ellerini kollarını sallayarak çıkabiliyorlar. Türk Ceza Kanunu'nun yeterli olduğunu düşünsem de uygulama ve infaz hususunda gözden geçirilmesi gereken aksaklıklar olduğu kanaatindeyim. Tam da bu bağlamda bir bakış açısı oluşturmak isterim: Hekime şiddeti bir de hakime şiddet olarak algılayalım mesela! Duruşmanın ortasında fiziki şiddete maruz kalmış bir hakim için cezai müeyyideler nasıl işlerdi acaba Adalete ve yüce Türk mahkemesinin asaletine nefer olan bir hakimimize fiziki ya da sözlü bir saldırı olduğunda sanırım ciddi bir yaptırım söz konusu olacaktır. Olmalıdır da zaten. Peki ama görevi başında bir yarayı sarmaya çalışan hekimlerimizin açılan yaralarının failleri neden hak ettikleri cezayı almazlar diye de merak ediyorum doğrusu. Bu doğrultuda çözümler üretilmeli, hekime şiddetin ağır bir bedeli olacağı bu şiddet faillerinin yüzlerine çarpılmalıdır. Belki de hastanelerdeki güvenlik ağı tamamen emniyet teşkilatımıza devredilmeli veya hastanede görev yapan güvenlik görevlilerinin yetkileri