Medeniyetin tek dişi de çürümüş!

Dünya bir değişim zemini; lakin, zulüm ve zalim değişmemekte; mazlumlar ise hep aynı, hep İslam coğrafyasından !... Bulduğu her fırsatı bir yara açmak ya da açtığı bir yarayı kanatmak için kullanan Batı yine bir fırsatını buldu ve "kanımızı dondurdu" sevgili okurlarım! Gelin bu hafta sizlerle Batı'nın mümessili olduğu bir dramın devletleşmiş haline birlikte göz atalım: Kendileriyle tek ortak kesişme alanımızın sınırdaşlığımız olduğunu bir kez daha gördüğümüz ve size ifade etmeye niyetlendiğim dramın müsebbibi, Batı medeniyetinin rehber alarak övündüğü Yunanistan'dır. Kendilerine sığınmak üzere sınırlarına gelen mültecileri bırakın bağırlarına basmayı, üzerlerini de soyarak buz gibi bir havada ölüme terk etmiştir Yunan güvenlik(!) güçleri. Güvenlik ve güç ifadeleri ne kadar da yakışıksız bir şekilde bir araya gelmiş, yazık! Ne diyordu bilge lider: "Bunu hiç unutma evlat; Batı hiçbir zaman uygar olmamıştır ve bugünkü refahı, devam edegelen sömürgeciliği; döktüğü kan, akıttığı gözyaşı ve çektirdiği acılar üzerine kuruludur." Evet, maalesef ki her geçen gün bunun böyle olduğunu tecrübe ile tasdik etmekteyiz. İnsanları donarak ölüme terk etmek nedir Bu insanlık suçunu insanlar " hakikaten" işlemiş olabilir mi Sevgili okurlarım, içim kan ağlıyor, aklım ve vicdanım almıyor bu tabloyu gerçekten. Devlet olmak bir coğrafi sınıra bayrağını dikmekten ibaret sanırım bunlar için. Ege'de tacizlerle kendi deniz sınırlarını aşan Yunanistan görüyoruz ki insanlık ve izan sınırlarını da çoktan aşmış bile. Çoluk çocuk, genç ihtiyar, kadın erkek tanımadan zulümlerini her fırsatta ölçüsüzce kusan bu zalimlere karşı Birleşmiş Milletleri-ki mazlumlara karşı birleştikleri kadar Yunanistan'a veya başka zalimlere karşı birleşebilirler mi bilemiyorum-göreve çağırıyorum... Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi bu tablodaki haksızlığı görebilecekse, onları da...! Ama ne mümkün! Yine bir ses yükselecekse bu zalimlere karşı, Türkiye'den yükselecektir. Yükseldi de. Yükselmeye de devam edecek evelallah. O ses mazlumların hamisi, hüzünlü gönüllerin şefkatli kucağı Sayın Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip ERDOĞAN'dan yükseldi. Bu durumun kabul edilemezliğini yine en gür sesle o haykırdı dünyaya ve zalimlerin yüzüne. Artık yeter! Kanlı geçmişlerinin aslında bir utanç vesilesi değil de, varoluşlarının