"Hangi ülke organ mafyasıdır" diye sorsam

7 Ekim'den bu yana İsrail'in masum Gazzelilere yönelik saldırılarının istatistiğini paylaşmak istiyorum:

15 bin ölü var. Bunların 6 bin 150'si çocuk, 4 bini kadın, 233'ü sağlık personeli, 70'i gazeteci.

290 bin konut, 174 cami, 103 hükümet tesisi, 266 okul, 3 kilise, 26 hastane, 55 sağlık merkezi vurulmuş.

7 bin kişi kayıp ve bunların 4 bin 700'ü kadın ve çocuklardan oluşuyor.

Köşe yazımda bu kayıplara değinmek istiyorum.

Kayıpların bir kısmını yıkılan binaların enkazı altında olduğunu düşünmekle birlikte dikkat çekmek istediğim başka bir konu daha var.

Öncelikle Batı'nın kayıp Müslüman çocuklarla alakalı bakış açısına kısa bir değinmek istiyorum.

Uluslararası sivil toplum kuruluşu Çocukları Kurtarın (Save the Children) sadece 2015 yılı içerisinde 26 bin civarında mülteci çocuğun Avrupa ülkelerine yanlarında anne ya da babaları olmadan geldiğine; nerede olduklarını, ne yaptıklarını ya da kimin yanında olduklarının bilinmediğine dikkat çekmişti.

Yunanistan eski Dışişleri Bakanı Nikos Kocias, "Kimsesiz çocuklara vize vermek, organ ticareti anlamına geliyor" sözleriyle Batı'ya sığınan on binden fazla mülteci çocuğun fuhuş kölesi yapıldığını ve organ mafyasına teslim edildiğini, kısacası "insan ticareti" yapıldığını itiraf etmişti.

Avrupa polis teşkilatı Europol'un raporuna da yansıyan bu ürkütücü durumun ardından Avrupa adeta sessizliğe gömülmüş, herhangi bir soruşturma açılmamıştı. Çocukların akıbeti ise maalesef bilinmiyor (!)

10 bin çocuğun buzdağının sadece görünen yüzü olduğu, bu rakamın 50 bine yakın olduğu tahmin ediliyor.

Evet görüldüğü üzere dünyada savaşları finanse eden, sınırlar bozup sınırlar çizen 21. yüzyıl Drakulaları, genç genlerle vücutlarını, körpe ve günahsız bedenlerle hayvandan da aşağı nefislerini besleyerek semirmektedirler.

Kaybolan çocuklar, insan onuru ile bağdaşmayacak bir fiille aidiyetlerinden ve temel haklarından koparılarak, kirli ve şeytani sofralara meze olarak sunulmaktadırlar. Üstelik bunu yaparken de seçici (!) davranmaktadırlar.

Nerede bir mazlum ve Müslüman görseler hemen orada bitiverirler, bitesiceler!

Filistin'de kaybolan kişilere, özellikle gelince...

Kendi kendime sormadan edemiyorum, İsrail neden bu kadar insanı, özellikle de çocukları esir alıyor Sonrasında ise bunların akıbeti neden bilinmez hale geliyor

İsrail'de kaybolan mazlumların akıbetinin de Avrupa'da kaybolanlarla aynı olduğu kanaatindeyim.

Bu kayıpların organ ticaretine kurban gittiklerine veya kobay olarak kullanıldıklarına dair ciddi şüphelerim var. Diğer bir durum ise utanmaz yüzsüzlerin faaliyeti olan "Beyaz kadın ticareti". Bu olay perdenin maalesef çok çirkin ve farklı bir yüzü.

Bunu sadece ben değil, dünyada mantıklı düşünen pek çok kişi, kurum, kuruluş ve ülke de aynı şekilde düşünmektedir.

Kadim medeniyetimizin bakiyesinde mazlum, muhacir, misafir olanların içine düştüğü bu durumu görmek içimi acıtıyor. Onların "sermaye, köle, donör, ürün" olduğunu görmek ne kadar da elim, ne kadar da vahim bir durum.

Allah'tan kendini insanlığa hizmete adayan, bir medeniyeti yeşertme ve her fırsatta dünya barışına yaptığı-yapacağı katkıları planlama gayretinde olan bir Türkiye var. Kendi iç dinamizmini sağlarken mağdur ve mazlum coğrafyaları da göz ardı etmeyen ülkemiz, varlığını sadece kendi varlığına değil ezilen ve ezilmiş tüm milletlerin varlığına da armağan etmektedir.