Cerrahi sedyede!

Bu hafta, mensubu olmaktan onur duyduğum tıp biliminin sıkıntılarından birine değinmek istedim sevgili okurlarım. Bu minvalde, kritik öneme sahip branşların tıp öğrencilerince tercih edilmemeleri hususuna dikkat çekmeye çalışacağım. 2021 Yılı Bahar Dönemi Tıpta Uzmanlık Sınavı (TUS) verilerine şöyle kısaca bir göz gezdirdim: Listeye göre, ilk 100'e giren meslektaşlarımın 27'sinin tercih ettiği dermatoloji TUS'ta en başarılı hekimlerin en çok tercih ettiği branş olmuş. Ardından 10 hekimin tercih ettiği Plastik, Rekonstrüktif ve Estetik cerrahi ve 8 hekimin tercih ettiği Radyoloji TUS tercihlerinin adeta zirvesine yerleşmiş durumda. Riskli bulunan ve komplikasyonun fazla görüldüğü, iş yükünün yüksek olduğu; Beyin Cerrahisi, Kadın Doğum, Genel Cerrahi, Göğüs Cerrahisi, Kalp ve Damar Cerrahisi (KVC) gibi branşların ise tercihlerin uzağında kaldığı gözüme çarptı. "Kadın Doğum'da 116, Genel Cerrahide 109, Beyin Cerrahisinde 48, KVC'de 48, Göğüs Cerrahisinde 46, Çocuk Cerrahisinde 36" kontenjanın da başvuru olmaması nedeniyle boş kalması cerrahi branşlarımızın geleceği adına beni kaygı ve hayrete düşürdü desem yeridir. Bu tabloya tercihler üzerinden sadece bir istatistik olarak bakamayız sevgili okurlarım. Paylaştığım tercih kümelenmelerinin ve bazı branşlardan uzaklaşmaların sebeplerine de eğilmek gerekliliği aşikardır. Cerrahi ve diğer girişimsel branşlardan kopuşun en başlıca nedenlerini "malpraktis (tıbbı hata) davaları, sağlıkta şiddet vakaları, asistanlık sürecinin fiziksel ve psikolojik olarak yıpratıcı olması, cerrahi branşların yoğun iş yükü ve feda edilen yılların karşılığının maddi olarak alınamaması" olarak özetleyebilirim. Bu hafta hususiyetle malpraktis (tıbbı hata) konusunu yazmak istedim. Malpraktis; bir meslek mensubunun, mesleğini uyguladığı esnada istenilmediği halde ortaya çıkan hatalı hareketleri için kullanılır. Tıbbi Malpraktis, "Tabibin tedavi esnasında güncel standart uygulamaları yapmama durumu, beceri noksanlığı yahut hastanın tedavisini vermemesiyle gelişen zarar" biçiminde tanımlanmaktadır. Malpraktis davaları ülkemizde adeta hekimlerimizi ekonomik yönden istismar için kurulan bir sektöre dönüşmüş ve bunun doğal bir sonucu olarak yılda 300-400 organ nakli yapılan hastanelerimizin cerrahi branşları asistan bulamaz hale gelmiştir. Girişimsel müdahalelerin mahir elleri cerrahlarımız sorumluluk üstlenmiş ve insan hayatı için bilim yoluna amade olmuşken moral ve motivasyonlarını törpüleyen bu tür "haksız" davaların kıskacından kurtarılmalıdırlar diye düşünüyorum. Devletimizin bu konuda insiyatif alması önem arz etmektedir. Sadece işine odaklı bir planlama yapmak için yorulması gereken hekimlerimiz maksatlı ve mesnetsiz davaların yükünü omuzlamak zorunda bırakılmamalıdırlar. Demiyoruz ki hataların üstünü örtelim. Demiyoruz ki, ihmal ve kusurları görmezden gelelim. Dediğimiz, neşterlerini şifa için kullanan meslektaşlarımın bir cinayet aletini kullanıyormuş gibi muamele görmelerinin önüne geçilmesidir. Üstün bir mental,fiziksel yeterlilik ve beceri gerektiren bu branşlar boş kalırsa bedelini yine toplum olarak bizlerin, neticede hastalarımızın ödeyeceği unutulmamalıdır. Bu tablo ihtimam ile ele alınmayıp seyirci kalınırsa ne dava açılacak blr cerrah ne de davaya konu bir ameliyat kalacaktır. Evet bu durum devam ederse yakın gelecekte komplike ameliyatlarımızı yapacak, riskli hastalarımıza el uzatacak Genel Cerrahlar, Kalp Cerrahları, Beyin Cerrahları.... bulamayacağımız gibi sadece cerrah değil girişimsel işlemleri yapan Kardiyologlar, Radyologları da bulamayacağız; eşimizin, kızımızın doğumunu, ameliyatını gerçekleştirecek Kadın-Doğum uzmanlarını, acil servislerde çalışacak nitelikli hekimleri ve diğer sağlıkçıları mumla arayacağız. Adeta bir caydırma eylemine dönüşmüş ve hekimleri odağına almış bu davaların ekseni değişmelidir. Bu konuda çözüm önerilerimi de paylaşmak istiyorum. İvedilikle malpraktis davalarının, bu kadar bilinçsizce ve rahatça açılamayacağı, istismarı engelleyecek hukuki bir düzenleme yapılmalıdır. Hiçbir hekim bırakın hastasının ölmesini, kötü olmasını,