Amerikan rüyası (!) ve uyanma vakti

Bir düşünürün söylediği gibi "Herkes rüya görür. Kimi uyurken, kimi uyanıkken. Siz uyurken rüya görenden korkmayınız. Çünkü uyandığında rüyada olduğunu anlar ve gerçeklerle yüzleşir. Siz asıl uyanıkken rüya görenden korkunuz. Çünkü onu rüya gördüğüne inandıramazsınız."

Batı dünyası tüm insanlığa barış, özgürlük, insan hakları, demokrasi söylemleriyle yeryüzündeki en önemli rüya olarak Amerikan rüyasını (!) takdim etti ve de bu rüyayı uyanıkken göstermeyi başardı.

İlk olarak, 1700'lü yıllarda milyonlarca Kızılderili katledilirken, geri kalan insanlar Amerikan rüyasını görüp, Amerikalıları sevmeye devam ettiler. Nihayet Amerika kıtasında yerli bırakmadıkları, çalışacak insan bulamadıkları, tarlalarını sürecek hizmetçilik yapacak kişi bulamadıkları zaman akıllarına yeni bir çare geldi.

Bu sefer de Afrika'dan, milyonlarca insanı Amerika'ya zorla götürdüler. Çocukları anne babalarından ayırdılar. Yollarda yüz binlercesi öldü, hastalandı, okyanuslarda köpek balıklarına yem oldu. Amerika rüyası görmeye devam eden birçok kişi, Amerikan rüyasını görmeye yine de devam etti. Amerika'yı sevmeye devam etti.

Birinci Dünya Savaşı'nda Osmanlı İmparatorluğu'nu parçalamak üzere yedi düvel birleşerek üzerimize çullandı. Bunu yaparken maalesef Müslümanlar paramparça, bölük pörçük başsız kaldılar. Dost bildiklerimiz, din kardeşimiz dediklerimizden bazıları Amerikan rüyasını görmeye, Amerika'yı sevmeye devam ettiler.

İkinci Dünya Savaşı'nda yüz binlerce insanı atom bombasıyla öldürdüler, sakat ve hasta bıraktılar. Bir neslin genetiğini bozdular. Çocuklar perişan oldu. Yine birçok kesim Amerikan rüyasını görmeye Amerika'yı sevmeye devam etti.

İkiz kule bahanesiyle Afganistan'a saldırarak aynı senaryoyu orada da uyguladılar. Milyona varan insan öldürüldü, yaralandı, yok edildi. İkiz kulelerin, çelik yapısı eridiği halde her nasılsa, saldıran uçaktaki pilotun pasaportunu yerde ve sapa sağlam buldular. Bahane aradıktan sonra bulunuyor demek ki! Yine birileri Amerikan rüyasına devam edip Amerika'yı sevdiler, sevmeye devam ettiler.

Irak'ı Kuveyt'e saldırmasını teşvik edenler daha sonra "Kuveyt'e neden saldırdın" diyerek Irak'ı işgal ederek onlara özgürlük (!) getirmek istediler. Sözüm ona özgürlük naralarıyla yine yüz binlerce insan katledildi. Kitle imha silahı yalanı da işin cabası.

Halepçe'ye atılan bomba içimizi dağladı, sıkıntısını ülkemiz çekti. Oradaki kardeşlerimizin Türkiye'ye sığınmalarını kabul ederek canlarını kurtardık. Ama hiç kimse, "kimyasal silahları Saddam'a kim verdi" diye sormadı ve yine Amerika'yı sevenler Amerikan rüyasını görmeye devam edenler oldu.

İkinci Körfez Savaşında Saddam'ı yakalayıp Irak'a demokrasi, özgürlük getirecek olanlar kitle imha silahlarını bularak insanlığı büyük bir tehlikeden kurtaracaklardı. Bahane buydu, fakat kısa süre içinde Irak'ta kitle imha silahları olmadığını bunun sadece bir bahane olduğunu anladılar. Ona rağmen yine Amerikan rüyasını görmeye ve Amerika'yı sevmeye devam edenler oldu.