Yağmadan sonra karın ağrısı!

Osmanlı Devleti ve ondan önce de İslam devletlerinin hâkim olduğu asırlarda Filistin'de ne kan, ne zulüm, ne gözyaşı ve ne huzursuzluk vardı. Asırlar boyunca İslam adaleti gölgesinde Müslümanı, Hıristiyanı, Yahudisi bir arada yaşama becerisini göstermişti.

Osmanlı gücünün zayıflamaya başladığı zamanlarda ne hazindir ki İngiliz politikalarına âlet olan bir kısım Araplar da kendilerini devlet kurma hayaline kaptırmışlardı.

Özellikle Cemaleddin Efgani, Muhammed Abduh ve Reşid Rıza gibi mezhepsiz, ırkçı tipler, "İslamcı" kimlikleri ile Orta Doğu'da gittikleri her yerde bağımsızlık hayalleri aşılıyorlardı.

Mısır'da, "Mısır Mısırlılarındır"; İran'da, "hilafet sizin hakkınızdır" Hicaz'da, "Türklere niçin itaat ediyorsunuz!" diyerek ayrılıkçı fikirleri yaymakta idiler. Osmanlı ana merkezi olan Türkiye'de dahi Türkçülük propagandasını onlar yapıyordu. Mehmet Emin Yurdakul'a Türkçülüğü aşılayan Efgani olmuştu. Bu üç bölücünün faaliyetlerini ve fikirlerini KTB Yayınlarından çıkan "Mızraklı Hakikat" kitabımdan geniş olarak okuyabilirsiniz.

Bunlar bu propagandayı elbette gafletle yapmıyorlardı. Paralar, makamlar ve vaatlerle devşirilmiş ajanlardı!.. Bütün planlar İngiltere'de hazırlanıyordu.

Efgani ve İngiliz Blunt, Londra'da baş başa görüşüyor, Orta Doğu'daki politikalarını kurguluyorlardı. Müslüman halkları birbirine nasıl düşüreceklerini hesaplıyorlardı...

Bunlarla mücadele eden bir II. Abdülhamid Han vardı. Büyük hakan, hem bu oyunları bozmak hem de İslam birliğini devam ettirmek için görülmemiş bir mücadele içine girdi. Ne yazık ki sonunda kendi evlatlarının da arkadan vurmasıyla devrildi.

Bu devriliş sadece onun yıkılması manasına gelmiyordu. Asırladır devam eden İslam hâkimiyetinin de sonu geliyordu. İslam birliği artık parçalanma sürecine giriyordu.

Herkes pay kapma yarışına girmişti. Sırtlanları aratmayacak acımasız bir yağma yarışı başlamıştı. Bunun en küçük numunesi olarak Yıldız Sarayı yağmasını düşünebilirsiniz. Büyük mikyasta ise aynı durum İmparatorluğun toprakları üzerinde yaşanacaktır. Nitekim bu yağma da on yılda tamamlanacaktır. Fakat bu haram yağmanın sonunda karın ağrısı başlayacak asırlardır süren huzur, yerini acı ve gözyaşına terk edecektir...

Müslümanlar sadece birkaç ülkeye bölünmekle kalmamış, birlik ve muhabbetleri de bitirilmişti. Birinci Cihan Harbi sonunda tarih kitaplarını da İngilizler yazdıracaktı. Türk Arab'a, Arap Türk'e düşmanca duygularla yetiştirilecekti!..

Karşılıklı olarak "kâfir oldular", "arkadan vurdular", "topraklarını sattılar..." gibi, gözü dönmüş bir şekilde birbirlerine ithamları havada uçuşacaktı. İngiliz uydurması tezler dillerde pelesenk olarak kaldı. Aynı tezler bugün dahi dillerden düşmemektedir.

Arapları tokatlama üssü!

Hâlbuki Batılılar, son iki asırdır Osmanlı Devleti'ni parçalayıp yok etmek için onlarca anlaşma ve yüzlerce görüşme yapmışlardı. Teorisyenleri ise yüzlerce eser ve makale kaleme almışlardı. Orta Doğu nasıl parçalanacak nasıl sömürülecek hepsi masaya yatırılmıştı.

Napolyon daha Mısır seferine çıkarken Yahudilere Kudüs'te bir devlet sözünü vermişti. Onun bu emelini ünlü Osmanlı komutanı Cezzar Ahmed Paşa, Akka'da bitirmişti...

Fransa'nın yapamadığını Alman Wilhelm düşünmüştü. Bu defa II. Abdülhamid Han tek görüşmede kendisini fikrinden caydırmıştı.

Sonunda İngilizler devreye girdi. Ancak onlar da Abdülhamid Han ve hatta Osmanlı Devleti yıkılmadan böyle bir hedefe ulaşmanın imkânsızlığını biliyorlardı. Bu itibarla önce Abdülhamid Han'ı bertaraf ettirdiler. Ardından İttihatçılara muazzam imparatorluğumuzu parçalattılar.

Artık Müslümanların birleşmemesi ve bir araya gelmemesi için her planı uygulayacaklardı.

Halifeliğin de kaldırılması ile Müslümanlar zaten başsız bırakılmıştı.

Yeni devlet kuran bütün Arap liderlerine bu payeler İngilizler tarafından sağlanmıştı. Krallıklar, onların istedikleri gibi yönetilecek ve sömürülecekti.

İngilizler ise Filistin'e çökmüş ve yerleşmişti. 30 yıllık hâkimiyeti sırasında Filistin'de Yahudileri hem arazi hem nüfus bakımından önemli bir noktaya getirdiler.

İngiltere sonunda İsrail Devleti'nin yolunu açmak için bölgeden çıktı. Nitekim onun ayrılmasının üzerinden bir yıl geçmeden İsrail Devleti kuruldu. Filistin'in 90'ına hâkim olan Filistinlilerin ise bir devleti yoktu.

Böylece Batı âlemi kendilerine karşı geldiğinde Arapları tokatlamak için önemli bir figüranı bölgeye yerleştirmişlerdi.

Türkiye alelacele İsrail'i tanıyan üçüncü ülke olarak tarihe geçerken kimin gözüne girmiş ve kimlerle arasına derin çukurlar açmıştı.

Öte yandan İsrail'in feci icraatlarına karşı Arap ülkeleri gerek birlikte gerek münferit olarak harekete geçtiklerinde akılalmaz darbeler yediler. Yeni bölünmeler beraberinde geldi ve İsrail'in güvenliği iyice tescillenmiş oldu.

Kanlı bir örgüt gibi!

İsrail en fazla 5'ine sahip olduğu bir coğrafyada devlet olarak nasıl tutunacaktı Planları çoktan belliydi. Bunu başarmak için bir devlet gibi değil, kanlı bir örgüt gibi çalışacaktı. Köyleri basacak, insanları işkencelerle öldürecek, kadınlara ve bebeklere kadar hunharca katlederek bir soykırımla topraklarından edecekti. Bu sayede boşaltılan yerlerde kanın üzerinde oturacaktı.

Bu durum dünyada nefret uyandırmaya başladığında ise şeytani planları hazırdı! Filistin'de direniş örgütleri kurduracak veya kurulan örgütleri ele geçirerekti. Bunlara zaman zaman kendisine saldırıyormuş manevrası yaptırarak kendince katliamlarına meşruiyet zemini bulacaktı...

Bu konuda yardımcısı da dünden hazırdı. İran, güya arkasında durduğu bu örgütleri her zaman tahrik ederken olanlar zavallı Filistin halkına olacaktı.

Neredeyse altmış sene devam eden bu tiyatronun sonunda Filistin haritası tam tersi bir hâl almıştı. Artık Filistin'in 98'i İsrail'in yüzde ikisi ise Filistin'in olmuştu.

Birleşmiş Milletlerin İsrail aleyhine aldığı onlarca kararın hiçbir hükmü yoktu. Zira Batılılar o kararlarla, sadece Müslüman ülkelerin rahatlamasına ve tekrar uyumasına yardımcı oluyorlardı.

Sonunda vakit İsrail'in uzun zamandır abluka altında tutuğu en önemli noktaya yani Gazze'ye gelmişti. Artık Gazze'ye girilmesi ve "Arz-ı Mevud" yolunda yeni bir atak yapılması gerekiyordu.

Fakat iki füzenin atılması ve iki kişinin yaralanması senaryoları artık bayatlamıştı. Daha ciddi bir eylem lazımdı. Batılıları topyekûn ardına almaları gerekiyordu.

İşte bunun için ABD'nin 11 Eylül'ü burada da vizyona sokuldu.

Demir Kubbe Savunması geçici süreliğine kapatıldı. Belli noktalarda sınır güvenlikleri kaldırıldı. Mossad güya işlevini yitirdi.

Savaş, usta siyaset işidir!