İhaneti süzmelisin!

"Elden gelen öğün olmaz o da vaktinde bulunmaz", demişler. Kendi kazancın yoksa hep birilerinin eline bakarak nasıl bir hayat sürebilirsin. Devletler için de silah böyledir. Düşmanından aldığın silahla düşmanını mahvedemezsin. Zira kendisinde iki üç gömlek gelişmişi vardır. Dolayısıyla kendi silahını kendin üretmeye mahkûmsun... Türkiye unutmuş olduğu veya birilerinin kuklalığı sebebiyle terk etmiş olduğu bu anlayışı birkaç yıldır terk etti. Şimdi gelişmiş ülkelerin dahi hayranlıkla izlediği silahları bizzat kendisi üretiyor. Sadece üretmekle kalmıyor satıyor. Bu durum bazı devletlerin hasedini ve düşmanlığını çekiyor. Türkiye'nin belini kırmak için onu bir savaşın içine çekmeye çalışıyorlar. Şu sırada devam etmekte olan Rus-Ukrayna savaşı bunun için biçilmiş kaftan. Bilhassa Ukrayna'ya sattığımız silahlar yüzünden Rusya'yı kışkırtmak için her yol deneniyor. Devamlı olarak Ukrayna'nın, Rus hava savunma sistemlerini ve tanklarını Bayraktar TB2'ler ile mahvettiği tezi işleniyor. Anlaşılmaz bir biçimde Ukrayna devlet adamları da bu senaryonun bir parçası hâlindeler. "Denize düşen yılana sarılır" misali belki Ukrayna'yı anlamak mümkün. Peki ya içerisi! Ülkemiz muhalefetinin hâli içler acısı!.. Bir taraftan Ukrayna'ya sattığımız silahlar vurulursa; "Damadın SİHA'sı gitti" diyerek sevinç çığlığı atanlar. Bir taraftan da Rus tankları vurulduğunda, "Damadın silahları vurdu" diyerek Rusya'nın gözüne sokanlar!.. Maalesef bunu yapanlar iflah olmaz bir hastalığın pençesindeler. Muhtemelen bir yerlerden boğazlarına kadar lokmaları yutmuş durumdalar. Ancak bu akıl almaz ihaneti millet süzemezse ve oyuna gelirse hem kendine hem de vatanına yazık eder. Unutma! Rusya-Ukrayna savaşı başladığından beri Türk halkının en çok konuştuğu konu Batı'nın ikiyüzlülüğü ve Ukrayna'yı bir taraftan kışkırtıp bir taraftan ortada bırakması oldu. Her defasında ortaya konulan bu şaşkınlık aslında hadiseleri çabuk unuttuğumuzu gösteriyor. Batı, NATO'nun üyesi yani müttefikleri olduğumuz hâlde asıl bizi yarı yolda bıraktı. Batı'nın 15 Temmuz işgal girişiminin arkasında olduğu, bu ülkede işgalciler ve onların destekçileri haricinde hemen herkes tarafından kabul gördü. Suriye'deki terör örgütlerine verdiği silahlarla kaç güzide vatan evladının şehit edilmesine yol açtı. Yine Suriye'de bize karşı Rusları kışkırttı. Otuz dört Mehmetçiğin şehadetinden Rusya kadar Batı da sorumludur. O günlerde bir Rus uçağı düşürüldüğünde ABD lideri Obama ile Rus lider Putin derhâl yakınlaşma içerisine girmişti. Fakat Tayyip Erdoğan Bey yerinde müdahaleler ile zamanında adımları atmış ve Rusya ile bozulan ilişkileri düzeltmeyi başarmıştı. Bunun için de 15 Temmuz işgal girişiminde Rusya'yı tarafına çekmeyi başardı. Peki Rusya'ya teslim mi olduk. Elbette hayır. Suriye başta olmak üzere Libya ve Azerbaycan'da haklarımızı ustaca savunmayı başardık. Diplomasi sanattır Sanat sadece şarkı icra etmek, resim yapmak değildir. Asıl sanat bir ülke gemisini kayalara çarpmadan yol aldırabilmektir. Milletini muhafaza etmektir. Dış devletlerle diplomasiyi yürütebilmek haklarını koruyabilmektir. Türk hükûmeti ve Sayın Cumhurbaşkanı 15 Temmuz'dan sonra çekilmek istenilen bataklıklara karşı müthiş siyaset uyguladı. Hem haklarımızı korudu hem hukukun gerektirdiği şekilde hareket etti. Hem de yeri geldiğince gerekli müdahaleleri korkusuzca yaptı. Suriye harekâtları, Doğu Akdeniz, Libya, Azerbaycan müdahaleleri bunun en büyük göstergesi idi. Hükûmet son savaşta bir kez daha hayati sınavı verdi. Rusya 15 Temmuz'da Türkiye için tarihî bir rol oynamıştı. Ayrıca hem Rusya hem de Ukrayna ile son yıllarda gelişen ilişkilerimiz bulunuyordu. Bu noktada Cumhurbaşkanımız; "İki taraftan da vazgeçmeyiz" diyerek net bir mesaj sundu. Evet Ukrayna'ya silah satışlarından ve o silahların kullanımından Ruslar rahatsız. Fakat Türkiye de Suriye'de terörist grupların elinde Rus ve ABD silahları var diyerek kendini savunuyor. Doğrusu da bu! Önemli olan tutarlı olmanız ve yaptıklarınızı savunabilmeniz.