Abdulvahab Yiğit kardeşim

Yiğit Gaggoşların memleketi Elâzizli idi.

Onu, Bursa'ya tayinen geldiğim 1989 senesinde tanımıştım. Beyefendi, ehl-i hizmet, hürmetkâr bir kardeşimizdi. Aynı zamanda da meslektaştık. Bazen; "Vahab kardeş, sen benim, en küçük kardeşimle yaşıtsın" derdim. Tebessüm ederdi. Gerçekten, kardeşimiz gibi de severdik.

Mütemadiyen hizmetlerin içindeydi. Hem Risale-i Nurlarda, hem de mesleğinde gayet mahirdi. Profesör olmuştu ama yine de, tevazuu elden bırakmamıştı. Bu muvaffakiyetinden dolayı, Bursa Uludağ Üniversitesi Mühendislik Fakültesine Dekan olarak da tayin edilmişti.

Herkesin, her işine, elinden geldiğince yardımcı olurdu. Talebelerle, bir; abi, baba, arkadaş gibi muamele ederdi. Yaşça büyükleri ile küçükleri ile vaziyete göre muhatab olmasını bilirdi.

Hem cemaatî, hem de meslekî olarak birçok yerde bir araya gelirdik. Her hâlde de, hep müsbet hareket eder, müstakim düşünürdü.

O da, 15 Temmuz hâin hareketinin hâinlerinin suçsuz ve haksız yere gadrine uğramıştı. Dekan olduğu zaman, suçsuz yere ile hapsedilmişti. İşte bu haksızlıktan dolayı da içine atmış, bu dert neticesi de, kanser hastalığına yakalanmıştı.