Bana bağlanmayın, kitaba bağlanın!
Bugün, asrımızın, en büyük Kur'ân müfessiri, Birinci Dünya Harbi gazisi Bediüzzaman Said Nursî Hazretlerinin vefatının 65. senesi. O, çok değişik bir şahsiyetti.
Birçoğu ile kan bağı olan, geçmiş asırlardaki İslâm âlimlerinden farklı fikirleri vardı. Meselâ; geçmiş asırların âlimleri kitaplarında: "Ey oğul! Ey kârî!" gibi kelimelerle, karşıdakine hitab ederken, Üstad "Ey kardeş! Ey nefis!" diye hitab edip, ilmî enaniyetini göstermiyordu.
İşte, onun, bu mütevazı hâli, hem Allah, hem de, kullar arasında değer kazanıyordu. Zaten, bütün dünyada, milyonlarca müntesibinin olmasının hikmetlerinden biri de buydu. Yüz otuz parça, harika bir eser meydana getiren Üstad, talebelerini, kendi şahsına bağlamıyordu. Abdullah Yeğin Ağabey, bir hatırasında şöyle söylemişti: "Üstadımız Isparta'dan geldiğinde dedi ki; 'Bana bağlanmayın. Kitaba bağlanın! Ben faniyim. Ben de sizin gibi talebeyim. Kur'ân'ın talebesiyiz' İşte bu çok mühim. Şahıs yok, şahs-ı manevî var. Bununla alâkalı çok sözleri var da, bunlardan bir-ikisi şöyle: 'Bâkî bir hakikat, fânî şahsiyetler üstüne bina edilmez. Edilse, hakikate zulümdür. Her cihetle kemâlde ve devamda bulunan bir vazife, çürümeye ve çürütülmeye maruz ve mübtelâ şahsiyetlerle bağlanmaz. Bağlansa, vazifeye ehemmiyetli zarardır.'
"Bu zaman, cemaat zamanıdır. Ferdî şahısların dehâsı, ne kadar harika da olsalar, cemaatin şahs-ı manevîsinden gelen dehâsına karşı mağlub düşebilir."