Seçimde neyi oylayacağız

Son bir aydır sahada kampanya yapan siyasilerle konuştuğunuzda neredeyse hepsi destekçilerinin çok güçlü ve inanmış olduğundan bahsediyor. Üstelik iktidarda da böyle muhalefette de.Aslında siyasi partilerin doğrudan destekçisi haline gelmiş kamu yüzleri de öyle. Herkes seçimleri bir ölüm kalım mücadelesi olarak görüyor.Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın hiçbir demokraside zemin bulmaması gereken "Hangi saldırılarla karşılaşırsak karşılaşalım, milletin iradesine ve demokrasimize gölge düşürmeyiz. Gerektiğinde 15 Temmuz gecesi olduğu gibi, hayatımız pahasına istiklâl ve istikbalimize sahip çıkarız." sözleri bu uçta ayrı bir zirveyi temsil ediyor.15 Temmuz gecesi kimin ne için sokağa çıktığı ortada. Geçmişi AK Parti öncesine dayanan, sıradan dindarları biçip kendini gizleyen şizofren yapılara alan açan devlet bakışında serpilen, sonrasında ise Erdoğan'la kurduğu koalisyonun katkısı ile ülkeyi kontrol edebileceğini düşünen bir terör örgütü karşısında halk devleti de iktidarı da sokaktan topladı.Eğer Cumhurbaşkanı aynı sözleri 15 Temmuz'un yıldönümünde ifade etse idi böyle bir darbe girişimine karşı toplumsal ve siyasal hafızayı diri tutma çabası olarak okumak kolaydı. Ama seçimlere 3 gün kala kullanılan cümlenin muhatabı ne örgüt ne de bir darbe ihtimali.İktidar benzeri söylemlerle kendi kitlesini fazlasıyla kenetlemeyi başardı. Fakat belki hesap edilmeyen ya da hesap edilse bile etkisinin sınırlı olacağı düşünülen yansıması karşı kampta yaşandı.İktidar seçmeni muhalefetin kazanmasından ne kadar korkuyorsa, muhalefet seçmeni de iktidarın kazanmasından en az o kadar korkuyor. Toplumun birbirinin iktidarından bu kadar korkan, tedirgin olan, yolun sonu olarak gören bir psikolojiye savrulmasında en büyük sorumluluk ise günün sonunda iktidar. İçinden geçilen psikoloji Erdoğan'ın özellikle son beş yılındaki icraatları ile birleşince sandığı varlık-yokluk mücadelesi olarak gören 90 milyonluk bir ülke çıkardı.Eğer iktidar demokratik etkileşim ve geçişkenlik alanlarını sadece beş yılda bir gelen tek oyla sınırlamasaydı; seçmen, hayatının birçok alanında sivil toplumdan basına, yerel yönetimlerin gücünden etki gruplarının faaliyet kollarına görüşünü ifade edip demokratik çerçevede fikrini hayata geçirebilse idi sandık da bu kadar hayati olmazdı.Sıradan vatandaş bırakalım oy kullanmayı sandığa gitmese bile gelecek iktidarın, icraat performansı dışında kendi hayatı üzerindeki etkisinin hukukla sınırlanacağını ve çoğulcu bir yapıyı tehdit edemeyeceğini bilse idi yine seçim bu psikoloji ile gerçekleşmezdi.Gelinen noktada kampların endişesi ve oy kullanma gerekçeleri o kadar güçlü ki sandıktan çıkacak her sonucu izah etmeye yetecek korku, endişe, beklenti elimizde fazlasıyla var.Bir yanda iktidarın cumhuriyet tarihinde Demirel döneminde bile görülmemiş