İçişleri Bakanı tekrar değişirse

Gelecek Partisi Genel Başkanı Ahmet Davutoğlu meclisteki grup toplantısında İçişleri Bakanlığındaki değişimi "sanki devrim" diye tanımlıyor.

"Bir İçişleri Bakanı gitti diğeri geldi. Sanki ülkede devrim oldu. Sanki büyük bir iktidar değişikliği oldu da her şey değişmiş gibi bir tablo. Yeni İçişleri Bakanı organize suç örgütlerine karşı harekete geçti. Genel başkan olarak ilk günden söyledim; devletimizi ahtapot gibi sarmış olan çetelere karşı kim mücadele verirse onun yanındayız. Kim o çetelerle resim çektirmişse onun da karşısındayız."

Kendisine operasyon düzenlenenlerle öncesinde fotoğraf çektiren de AK Parti İçişleri Bakanı, operasyonu düzenleyen de AK Parti İçişleri Bakanı.

Ali Yerlikaya'nın İçişleri Bakanlığı koltuğuna oturması Soylu'ya karşı bir hareket ya da en azından farklı bir dönem olarak okundu ama bürokratik kadrolardaki değişiklikten öteye giden böylesi bir süreç çok da beklenmiyordu.

Soylu'yu göreve getiren de Cumhurbaşkanı Erdoğan'dı, onun yöntemleri ile içeriye nizam verilmesini onaylayan hatta talimatını veren de büyük ölçüde yine Erdoğan'dı. Bu Soylu'nun hep Erdoğan'ı dinlediği ya da her yaptığını Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın bilgisi ve onayı dahilide yaptığı anlamına gelmiyor.

Nitekim 2020 Kasım'ı sonrasında Erdoğan 'demokrasi ve yeni Anayasa' açılımına niyetlendiğinde muhalif belediye başkanlarına başlatılan soruşturmalar ve HDP'ye karşı operasyonlar ile Erdoğan'ın çağrısını boşa düşüren adımlar atan yine Soylu idi.

Soylu'nun yaptıklarını eleştirip Yerlikaya'nın operasyonlarını desteklemek zor değil. Bugün çetelere ve şeffaf olmayan iletişim yapılanmalarına karşı gerçekleştirilen operasyonlar kısa vadede kamu düzeninin yeniden tesis edilmesi için faydalı da olabilir.

Ama kamu düzeni ile hukuk düzeninin aynı olduğu yanılgısına düşmemek gerek. Yaşanan iktidar kavgası, en azından şimdilik, hâkim güç merkezine alternatif bir şekilde gelişen sistem dışı başka bir odağının tasfiyesinin ötesine geçmemektedir.

Bunun en temel kriteri olası bir İçişleri Bakanı değişikliğinde eski aktörlerin ya da benzerlerinin yeniden güçlenmeyeceğinin garantisinin verilememesi.

Mevcut İçişleri Bakanı, kendisinden önce zemin kazanan yasadışı organize suç örgütleri ile mücadele ederken ve belki de bu mücadelesi terör saldırılarının hedefi olurken yine bir bakan değişikliği ile işlerin tersine dönmeyeceğinin garantisi yok.

Bu da savcıların resen başlattıkları soruşturmalar, kolluk güçlerinin görevlerinin gereği yerine getirdikleri işlemler sonucu değil siyasi iradenin bu sefer böyle istemesi ile gerçekleşen bir operasyon süreci yaşanmasından kaynaklanıyor.

Üstelik kişiye bağlı, konjonktürel, sürekliliği belirsiz siyaset mantığı sadece İçişleri Bakanlığı'nda geçerli değil. Benzer sorular ve problemler ekonomi yönetimi için de geçerli.

Yerlikaya'da olduğu gibi Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek'in takip ettiği politikalar tüm eksikliklerine rağmen hem içerde hem dışarda beğeni topluyor.