Tevrat'taki Amâlika kini ilahi değil siyasidir

Hz. İbrahim'in soyu olarak Hanîf milletinin ve Hanifî şeriatının Peygamberimiz Aleyhisselam'a bağlanmasıyla, onun "Arapların hepsi İsmail'dendir. Ancak şu dört kabile hariçtir: Sülef, Evzâ, Hadramevt ve Sakîf" haberi de, Hz. İbrahim'in oğlu Hz. İsmail'i, Hicaz'dan göç eden atalarının yerlerine getirerek eski kavmini diriltmediğine, bilakis Hz. İsmail'den türeyen yeni bir kavme atalık ettiğine yorulabilir. Buna göre Amorî - Akkad - Amâlika ayrımları ortadan kalkar ve Araplar Hicaz'ın tek hakimi olurlar. Ancak tarihçilerin ilgili rivayetlerine göre Amorî-Amâlika'nın Araplaşması ve dolayısıyla Hz. İsmail'in yeni milletinden (Araplardan) sayılmaları için Peygamberimiz Aleyhisselam'a kadar uzun bir sürenin geçmesi gerekecektir. Bu uzun süre aynı zamanda Yahudilerin Hicaz ve Filistin'deki Amâlika ile ilişkilerinin ve onlara duydukları derinin kinin de Tevrat'a belli safhalara göre işlemelerinin süresidir. Bunların ışığında yapılan her inceleme ise bizi söz konusu Yahudi kinin ilahi olmadığına, ancak planlı bir siyasetin neticesi olduğuna götürecektir. Şöyle ki, yukarıda ana hatlarıyla zikrettiğimiz üzere Amâlika dendiğinde, ilk yurtları olması bakımından Güney ve Orta Arabistan öncelikli olmak üzere üç Sami göçüyle kolları Mezopotamya, Suriye, Filistin, Irak, Anadolu ve Mısır'a uzanan bir kavimler topluluğundan söz ediliyor demektir. Böylece Amâlika iki ayrı kol halinde (sonradan içinde eriyecekleri) İsmailoğulları'yla Hicaz'da ve İsrailoğulları'yla ise Hicaz ve Filistin'de karşılaşırlar. Bu karşılaşmalarının merkezinde ise, o zamanki kavimlerin müşrik de olsalar çok büyük bir kısmınca mukaddes kabul edilen Mekke'deki Beytullah ile Kudüs'teki Süleyman Mabedi (Peygamberimiz Aleyhisselam'ın adlandırmasıyla: Beytülmakdis) vardır. "Başlı başına bir ümmet kâne ummeten" (Nahl 16120) olan Hz. İbrahim'in atalığında Beytullah'ın da koruyucuları olarak İsmailoğulları'yla; Beytülmakdis'i asıl yerlileri (ve kimi tarihçilerce Amâlika'nın bir boyu olan) Yebusilerin elinden alan İsrailoğulları'nın Amâlika ile ilişkilerine Müslümanların kayıtlarından baktığımızda çok ilginç rivayetlerle karşılaşırız.Örneğin, İbn Zebâle (ö. 199814) Ahbar'u-Medine'sinde, "Amâlika çeşitli yerleşim yerlerine dağılıp Mekke, Medine ve Hicaz'ın tamamına yerleştiler ve aşırı derecede büyüklenip kibirlendiler" dedikten sonra Hz. Musa'nın Şam'da Kenanlıları öldürüp ardından Amâlika için Hicaz'a bir elçi (askeri birlik) gönderdiğini onların da "büluğa ermiş hiç kimseyi bırakmaksızın" Amâlikalıları öldürerek Medine'ye yerleştiklerini bildirmiştir. (Medine Tarihi, trc.: Fatih Mehmet Yılmaz, Ankara Okulu Yayınları, Ankara 2018)Ezrakî(ö. 250864) Ahbar'u-Mekke'sinde, "Kabe'nin ilk banisi melekler, sonra Âdem (as.), sonra Şît (as.), sonra Amâlikalılar" kaydını düşmekle kalmayıp, Hz. İbrahim'in Cebrail'in rehberliğinde karısı Hz. Hacer ile oğlu Hz. İsmail'i Mekke'ye getirdiğinde "Mekke'nin civarında Amâlikalılar denilen bir kavim oturmaktaydı. Beyt