'Çak Ekrem, yeni başladı'

Muharrir sıfatıyla köşe yazısı yazanlar, gazeteci sıfatıyla yazanlardan tema konu çeşitliliği ya da rahatlığı bakımından daha avantajlıdır. Zira muharrir gazeteciliğe mahsus işleyiş ve işleyişlerin sonuçlarını da ahlaki, kültürel, ekonomik, sosyolojik, felsefi açıdan değerlendirme imkanına sahipken, gazeteci gündelik siyasetin nabzını tutmak ve bundan iktidar, muhalefet ve yönetilen ilişkilerine dair tutarlı sonuçlara dayalı yorumlar üretmek zorundadır. Öte yandan siyasetin, yönetme sanatı şeklindeki ilk anlamı baki olmakla birlikte, insan ilişkilerinin ve teknolojik yeniliklerin çeşitlenerek çoğalmasına tabi olarak yeni anlamlar yüklenmesi ise gazetecinin yazma eylemini daha da güçleştirmektedir. Bu yanıyla gazeteci anlam itibariyle zıvanadan çıkmayı, samimiyetsizliği, sahtekarlığı ihtiva eden; ahlaki zemini kaybolmuş, usulüyle esası birlikte tahrip edilmiş bir siyasetin siyasetini anlamak ve anlatmakla da yükümlü hale gelmektedir.Örneğin geçtiğimiz çarşamba günü, İstanbul Anadolu 7. Asliye Ceza Mahkemesi'nin Yüksek Seçim Kurulu Üyeleri'ne hakaret etmesi nedeniyle İBB Başkanı Ekrem İmamoğluna verdiği 2 yıl 7 ay 15 günlük hapis cezasının hemen ardından, İP Genel Başkanı Meral Akşener'in, Saraçhane'deki İBB binasında İmamoğlu ile bir araya gelerek, muhabirlerin ve fotoğrafçıların yerlerini almalarının ardından "Çak Ekrem" yapması ve peşinden ikilinin az görülür cinsten bir muhabbetle yanak yanağa sevinç pozu vermeleri zikrettiğimiz bağlamda bir anlama ve anlatma yükümlüğünün tipik bir örneğidir. Bir muharrir, İmamoğlu'nun hakareti nedeniyle aldığı cezaya bakıp, Akşener'le birlikte gerçekleştirdikleri tiyatrodaki zıtlığa, kekreliğe, yozluğa, kabalığa anında hükmederek, bunları yazmaya tenezzül bile etmeyecektir. Zira üzüntü beklenen yerde neşenin ortaya çıkması, Akşener'in sarf ettiği "Çak Ekrem, yeni başladı" sözünün malum sonuca göre son derece saçma olması söz konusu tenezzülü zorunlu kılar. Ama aynı rahatlık ve tenezzül etmeme durumu gazeteci için geçerli değildir. O, siyasetin nabzını tutmakla görevli biri olarak Akşener ile İmamoğlu'nun hal ve eylemlerini anlamaya, okurlarına anlatmaya çalışmak zorundadır. Peki bu nasıl mümkün olacaktırGazeteci "bu bir tiyatrodur" hükmünü kendisi veremez. Sahneyi nesnel bir bakış ve dille naklederek Akşener'le İmamoğlu'nun müşterek oyununu okurlarına bizzat yaşatmalı ve söz konusu hükmü onların takdirine bırakmalıdır. Buna göre okur, Akşener'in oturduğu tekli koltuktan kalkıp, sehpayı dolanıp, kendi yönüne göre İmamoğlu'nun oturduğu masanın iki köşesini aşarken koltuğundan kalkmış ve ona dönmüş bulunan İmamoğlu'na doğru ellerini havaya kaldırarak "Çak Ekrem" komutuyla el çakışma eylemini gerçekleştirip, kendi gönül ipini onun gönül ipine bağlayarak, aynı zamanda ikisinin birden kahkaha atmalarına mani olan neşeli gülücüklerle sol yanağını, İmamoğlu'nun sağ yanağına arzulu bir şekilde yapıştırmasını değerlendirme ve hükme bağlama imkanı bulacaktır. Ama belirttiğimiz