Ben nerede durayım ya da alnımda bir siperlik
'Taraf olmayan bertaraf olur diye' içimize sokulmuş eski fakat işlek bir söz var. Taraf olmanın sadece nimetlerini değil güven getiriciliğini de saya saya bitiremezler bu söze bağlananlar. 'Bakın, böyle olmasaydık savrulur giderdik, kimse de bizi bulamazdı kaybolduğumuz yerde.' Hayattaki her söz gibi 'taraf olmayan bertaraf olur'un da rahatlatıcı, inananı kurtarıcı hatta yol gösterici yanları olabilir. Tek bir taraf olmadığına göre de kimin nerede hangi tarafta olmazsa bertaraf olacağı da tartışmalıdır. Aslında 'taraf olmayan bertaraf olur'u insanların arasına sokan hep güç sahipleridir. Bir tür aba altından sopa gösterme biçimidir. Yanıma gel, dediğimi yap. Uslu dur, telkini, imasıdır. Eğer benimle olmazsanız kaybedersiniz ebediyen denilmek de istenir. Çoğunlukla da kaybedenler inanır bu söze. Çünkü kaybedenler taraf olmakla nefes tükettiklerini unutup tekrar o sözün şemsiyesine sığınmak isterler. Eğer kaybedenlerin ve hep hayatı kazanç görenlerin şuursuzluğu olmasa 'taraf olmayan bertaraf olur' cümlesini kuranların hükmü kalmazdı. Zaten, şuurla geçeriz biz de sözlerin kalbine varacak hakikate.
Ağaya paşaya, lidere öndere, reise başkana, müdüre amire, komutana çavuşa, paralıya güçlüye göre oluşan, oluşturulan her türlü hiyerarşik yapı görünür görünmez amaçlara hizmet edebilir ancak ne bir insani yücelik sağlar ne de uzun ömürlü olur onlar. 'Gelen ağam giden paşam' sözü tam da buradan çıkar hatta bu yapılanmanın zincirleme bir sonucudur. Ne ağalık ne paşalık, ne önderlik ne liderlik değişmiyorsa 'taraf olmayan bertaraf olur' sözünün insani değerinden söz edilebilir mi sonuçta İnsanlık adına atılmış hangi düşünce, sanat veya manevi eylemde böylesi bir yan bulunur Eğer öyle olsaydı yenilikten, yaratıcılıktan, farklılıktan söz edebilir miydik Bertaraf olan veya bertaraf edilenler getirmedi mi dünyamıza hemen her yeniliği Bu bedeli göze alanlar sayesinde bir nebze olsun adaletten, güzellik ve erdemden söz etmeye başlamadık mı Onlar da mevcut egemenlerin kendi zamanlarında ve kendi dillerince ifade ettikleri 'taraf olmazsanız bertaraf olursunuz' uyarısına kulak verselerdi ne olurdu
Bütün bunlar bizi bir yere, gücün ve iktidarın doğasına çağırmalı. Taşın kalbi mi olurmuş demeden, tekrar ve tekrar, döne döne, ısrar ve inatla, aklede düşüne gözler yaşarıncaya kadar dikkatle, göz kırpmadan oraya bakmalı. İlahiyatı kendisinden menkul olanlar gerine şişine tekrar edip dururlar, taraf olun, bize gelin, bize benzeyin. Eteğimize sığının. Önümüzde diz çökün. Kalbinizdekini dil ile ikrar edin. Tövbeden tövbeye el yıkar gibi geçin, her an her yerde kendinizi sigaya çekerek, ben tarafım, tarafım ben deyin ki bertaraf edilmeyin. Kırılmayın. Sınmazınlar sizi. Ocağınıza emeğinize çökülmesin. Rüyalarımızı, hayallerinizi bile kontrol edin. Vesvese sizi yakıp kavurmasın, demeyi hiç eksik etmezler. İktidar olanın sorgulayıp hizaya getirmeye çalıştığı bir düzen değil iktidar olanın sürekli sorgulandığı bir düzen üsttedir. Çünkü taraf olanlar ve bertaraf edenler iktidar gücünü pervasızca kullandıkları için 'taraf olmayan bertaraf olur' diye konuşabilirler.