Vaktiyle bir Atsız varmış...

Tarihte çok az isim var ki hem yazdığı romanlarla birkaç neslin hayal dünyasını, heyecanlarını, duygularını inşa etsin; hem şairliği, tarihçiliği, düşünceleri ve mücadelesiyle koca bir yüzyıla damgasını vursun. Üstelik de bunu her türlü baskı ortamına, sürgünlere, işten atılmalara rağmen sürdürsün. Eğilmesin. Son yüzyılın en çok tartışılan ama aynı oranda da anlaşılamayan sembol isimlerden biridir Hüseyin Nihal Atsız. Anlaşılamamasının arkasında ideolojik körlükler, peşin hükümler olduğu kadar Atsız'ın fikirlerini bilmeden, okumadan onunla ilgili lehte ve aleyhte yapılan genel çıkarımlar da bulunmaktadır. Nihal Atsız Türkçülük için mücadele etmiş ve Türk'ün tarihiyle, kimliğiyle, değerleriyle ve özgüveniyle çelişen kişi ve hadiseleri eleştirmekten çekinmemiştir... Mesela 1930'larla birlikte Kemalizm'in Türk milliyetçiliğiyle çelişen birçok yanının ortaya çıkmasına, Turancılık aleyhine bir resmî söylemin oluşmasına, Reşit Galip gibileri tarafından Türk tarihinin Orta Asya'dan koparılmasına, Türk tarihi ile ilgili Sümer- Hitit merkezli saçma sapan bir tarih tezi inşa edilmesine sessiz kalmaz. Bu tarih tezini eleştirdiği için yurtdışına kaçmak zorunda kalan büyük Türkçü ilim adamı Zeki Velidi Togan'a (ki kendisi aynı zamanda Rus işgalinden dolayı Başkurdistan'dan gelen eski Başkurt Cumhurbaşkanı'dır) destek için "Zeki Velidi'nin talebesi olmakla iftihar ederiz" diye yazmaktan çekinmez. Süreç sonunda Nihal Atsız'ın üniversitedeki asistanlık görevinden atılmasıyla devam eder ama eğilmez. Tek parti döneminde Kemalizm'i bu kadar açıkça eleştirebilen nadir isimlerden biridir. Eleştirilerin konusu bazen Dış Türklerle ilgilenilmemesi, bazen demokrasi eksikliği, bazen Batıcılık ve o eksende yapılan "devrimler" bazen Osmanlı karşıtlığı bazen de pasif dış politika anlayışı olur. "Biz Avrupalı falan değiliz. Buz gibi Asyalıyız ve hepsinden üstün olarak da Türk'üz. Anladın mı monşer Avrupalı olmak meziyet olmadığı gibi, Asyalı olmak da kusur değildir." sözleriyle 1930'larla birlikte hakim hale gelmeye başlayan Batıcılığı eleştirmektedir. Yine sistematik Osmanlı kötülemesine karşı çıkar. Ve hatta o dönemlerde lehte bir şey söylemenin bile cesaret isteyeceği Sultan Abdülhamid'e yönelik söylenenlere karşı "Gök Sultan" başlıklı makaleyle Sultan Abdülhamid'i ilk savunan kişi Nihal Atsız olmuştur. Aynı Atsız resmî ideolojinin 'hain' olarak damgaladığı Sultan Vahdettin'i ise 'talihsiz vatansever' olarak tanımlamıştır. İnönü döneminde eleştirileri sertleşecektir. 3 Mayıs 1944 Hadiseleri bunun doruğa çıktığı nokta olmuştur. Türkeş, Serdengeçti gibi isimlerle birlikte CHP'nin tek parti dönemindeki ilk toplu eylemi ortaya koymuşlar neticede de tabutluklara atılmışlardır. Tek parti döneminin demokrasiden yoksun olduğu için cumhuriyet sayılamayacağını da ekler: