Biz rüya görmüyoruz, değil mi

Adamlar yapmış be!" "Abi Türkiye'de ne üretiliyor ki..." "Adamlarda sistem var sistem! Adamlar çalışkan, disiplinli, ahlaklı. Bizden adam olmaz!" Bu öğrenilmiş çaresizlik ifadelerini hepimiz belki binlerce kez duyduk, değil mi Sadece biz değil, bizim babalarımız da dedelerimiz de bu ifadeleri duydu. Bu, dünya imparatorluğunu kaybetmiş; geri bırakılmış, sanayileşememiş bir toplumun üzerine çöreklenmiş, ruhu ecnebi bir mandacı kültürel elitin empoze ettiği bir öğrenilmiş çaresizlik. Eğitimle, edebiyatla, sinemayla ve medyayla sistematik olarak inşa ettikleri bir özgüvensizlik hali. Bu halin en belirgin anlarından biri kuşkusuz Devrim arabasının üretilmesi aşamasında yaşanmıştı. Devrim çok önemli bir projeydi zira kendi otomobilini üretebilmek Türk modernleşmesinin büyük bir aşaması olacaktı. Devrim arabasının yapımı kararı alındığında bunun Türkiye için rüyada bile görülemeyecek bir fikir olduğunu söyleyen, dalga geçen, karikatürize eden, itibarsızlaştıran bir güruh hemen peydah olmuş ve neticede de başarılı olmuşlardı. Halbuki o yıllarda Devrim arabaları projesinde ısrar edilse Türkiye belki de kendi millî otomobilini o yıllarda üretebilecek, kalkınma sürecinde çok farklı bir aşamaya çok erken tarihlerde geçecekti. Hatta tam da o dönemde, 1961 yılında Bakanlar Kurulu'na yerli otomobil üretimi ilgili fikrine danışılmak üzere davet edilmiş bir akademisyen olan merhum Necmettin Erbakan fikirlerini şöyle söylemişti: "Faydalarını şu noktada toplamak mümkün. Bir kere, memleketimizde döviz tasarrufu temin edilecek. Otomobil imalatıyla birçok sanayi kollarına iş imkanları açılacak. Halk nezdinde de sınai gücümüzün itibarı artacak ve milli güven yükselecek. Beynelmilel itibarımız da artacaktır. Türkiye'de imal edilecek otomobilden yakın şarka geniş miktarda ihracat da yapılacaktır." (Anadolu Ajansı'ndan Deniz Çiçek Palabıyık'ın "27 Mayıs Bakanlar Kurulu Tutanakları" isimli kitaptan yaptığı derlemeden alınmıştır.) Çok uzun yıllar sonra, 2008 yılında sinemaya aktarılan "Devrim Arabaları" filmini seyreden insanlar ise filmin sonunda büyük bir üzüntüyle sinema salonlarından ayrılıyordu. Türklerin kendi arabalarını üretemeyeceği fikri o kadar yerleşmişti ki, tam 60 yıl sonra Cumhurbaşkanı Erdoğan bunu tekrar söylediğinde "hayal satmak"la, "imkansız bir işe girişmek"le ve "bir ekonomik intihar"a sebep olmakla suçlanacaktı. Ama zaten bu zihniyeti yerleştirenlerle, bu suçlamaları yapanlarla Türkiye'nin tekrar büyük bir ülke olmasını engelleyenler aynı taşeronlardı. Neticede 2019'da yola çıkan Türk otomobili girişimi ile sadece Türkiye için değil dünya otomotiv sektörü için de çığır açıcı bir araba profili üzerinde çalışıldı. Avrupa'nın doğuştan