"Biz 100 yıldır sizi bekliyorduk"

Sert virajlardan geçen dar, hiç bitmeyecekmiş gibi hissettiren uzun bir yol... Yüksek, ormanlarla kaplı kara dağları bulutlar sarmış... Bu coğrafyaya verilen isim boşuna değil... Karadağ... Balkanlara her gelişim "ah"larla geçen bir sürece dönüşüyor. Bu güzel coğrafyanın her bir yanı şehit kanlarıyla, derviş dualarıyla işlenmiş. İşlenmiş ama o topraklar garip, öksüz, Türksüz kaldığından beri ne kadar medeniyet eserimiz varsa çoğu barbarlar tarafından yok edilmiş. Yine koca bir "ah"... Roma, Venedik, Napoli, Avusturya, Yugoslavya diye anlatıyor rehber Karadağ'ın tarihini anlatırken. Sonra bir yerde yakalıyor ve hatırlatıyorum: "Türklerden bahsetmediniz" Ne de olsa hatırlatmak da bir vazife... Türkiye Hukuk Platformu ve Ankara Üniversitesi Deniz Hukuku Araştırma Merkezi'nin düzenlediği "Deniz Hukukunda Güncel Gelişmeler Sempozyumu" bu yıl Karadağ'da gerçekleştirildi. Çok başarılı geçen sempozyumda başta Doğu Akdeniz olmak üzere pek çok önemli mesele birçok ülkeden katılan kıymetli uzman tarafından tartışıldı. Yer olarak Balkanlar'ın seçilmesi de anlamlı. Sempozyum sonrasında Karadağ'ın az bilinen ama en çok bilinmesi gereken yerlerinden birine yola çıkılıyor. Kara dağların ardında Adriyatik kıyısında bir cennet... Küçük bir şehir Bar şehri... Bu topraklara Türklerin nasıl bir mühür vurduğunun canlı kanıtı... O anlatılmayan, unutturulan... Yeşil, ay-yıldızlı bir bayrak uzaktan göze çarpıyor... Yaklaşınca tarihi bir cami... Vakit cuma vakti... Boşnakça bir hutbe okunuyor... Cami cemaatinde daha önce görülmemiş simalar olunca dikkatleri çekiyor... Gelenin Türk olduğunu duyduğunda hutbeyi okuyan müftünün gözleri parlıyor... Boşnakça okuduğu hutbeye birden Türkçe devam etmeye başlıyor: "Biz 100 sizi yıldır bekliyorduk!" Bir başkası "Türkiye güçlü olacak!" diyor. "Güçlü olacak ki biz burada kendimizi güvende hissedelim..." TİKA milletimizin, medeniyetimizin pek çok eserine sahip çıktığı gibi Karadağ'daki camilere de sahip çıkmış. Bir tanesi de o hutbenin verildiği cami... Bar şehrinde bir tekke de var... Dört yanı Alp Erenlerin, gazi dervişlerin izleri ile dolu Balkanlar. Üstelik bunlar sadece binlerce yıkılandan geriye kalanlar... Bir başka kasaba olan Tuzi'de anlatılanlar da çok etkileyici... Fatih bölgeyi fethettiğinde şehit olan askerlerinin yanı başına Nizam Cami'ni inşa ettiriyor. Şehitliğe 1911'de Balkan Savaşı'nda şehit olan Türk askerleri de defnediliyor. O sırada bölge Müslümanları padişaha bir mektup yazarak caminin onarılmasını talep ediyor. Lakin Balkan Savaşları ile bölge elden gidiyor ve cami 1932'de çeteler tarafından yıkılıyor. İşte bu caminin tekrar ayağa kalkması ve ezan okunmaya başlanması ancak 2010 yılında TİKA restorasyonuyla mümkün oluyor. Yani 1911'de Türk Devleti'ne