14 Mayıs öncesi esen milliyetçi rüzgar ve Cumhurbaşkanı Erdoğan

Bu köşeyi düzenli olarak takip eden okuyucular benim uzun senedir 2023 seçimlerinin en belirleyici ve kritik seçmen grubunun milliyetçiler olacağına dair birkaç yazı yazdığımı hatırlarlar. Şurada 3 gün kala bu durum kendisini daha da çok hissettirmeye başlamış durumda. Özellikle geçtiğimiz pazar günü Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın ve Cumhur İttifakı'nın düzenlediği mitingin 2 milyon sayısına ulaşması bu bakımdan da bize bir şeyler söylüyor. Hem sayı hem de o yoğun katılımın motivasyonundaki o temel ruha baktığımız zaman özellikle HDP'nin Kılıçdaroğlu'na verdiği destek ve PKK elebaşlarından gelen açıklamalar büyük rol oynamış gibi görünüyor. Bu durumda da hem İstanbul hem de Trakya mitinglerinin büyüklüğündeki temel itici gücün buna verilen milliyetçi tepkiler olduğu görülüyor. Türkiye'nin 40'a varan kesiminin kendisini doğrudan Türk milliyetçiliği ekseninde tanımladığı ve geriye kalan seçmenin önemli bir bölümünde de bunun önemli bir dinamik olduğu dikkate alındığında bunun Cumhurbaşkanı Erdoğan ve Cumhur İttifakı lehine büyük bir rüzgara dönüştüğü görülüyor. Ülkemizde pek çok ailenin yakınlarının arasında PKK ile mücadelede verilen şehitlerin olduğu ve PKK'nın bu millete verdiği acıların yoğunluğu düşünüldüğünde bu hiç şaşırtıcı değil. Dahası halen ABD emperyalizminin PKK'ya binlerce TIR silah verdiği, bu silahların Türkiye'ye karşı kullanılma durumu tehdidin büyüklüğünü ve dolayısıyla vatandaşların hassasiyetini de artırıyor. PKK ve partisi ne karşılığında Kılıçdaroğlu'nun cumhurbaşkanlığını destekliyor İşte bu soru kritik. Bu sorunun cevabını ise yine HDP'liler veriyor. HDP'lilerin talebi zannedildiği gibi bir bakanlık pazarlığının çok ötesinde. Bir statü ve neredeyse egemenlik talebinden bahsediliyor. Bu durum bunun dışında da muhaliflerin Türk Dünyası, Yunanistan'la Ege, Kıbrıs ve Doğu Akdeniz'deki mücadeleler bağlamındaki millî reflekslerden uzak tavrı Cumhurbaşkanı Erdoğan lehine bir rüzgar yaratmış durumda. Buna, şehit kanı dökülerek anlaşma maddesine sokulmuş ve Ermenistan'a kabul ettirilmiş Zengezur Koridoru'nu ve bütün olarak Azerbaycan'ı yok sayan sözde "Türk Yolu" haritasına oluşan millî tepkiler de eklendiğinde demokratik siyaset bağlamındaki seçmen davranışı bakımından millî refleksin de harekete geçtiği görülüyor. Zaten hali hazırda Orta Asya'ya ve Çin'e kadar uzanan bir yol yapılmış ve bu yol yük taşımacılığı ile kullanılırken, mevcut bir projeyi yeni bir proje gibi sunmak da bir tuhaflık. Söz konusu yolu İran'ın insafına bırakmak da başka bir tuhaflık. Belli ki kendilerine karşı oluşan milliyetçi rüzgarı tersine çevirmeye çalışmışlar