Üç manşet, tek gerçek!

Dün Türkiye İstatistik Kurumu ekonomi açısından önemli üç ayrı göstergeye ilişkin verileri açıkladı. Verilerin manşetine bakınca işlerin yoluna girmesine dair umutlanabilmek mümkün. Fakat manşetleri bir kenara koyup detaylı bir şekilde verilere bakmaya başladığımızda gözlerimizdeki ışığın parlak kalması zor Bakın mesela 2022 yılı ilk çeyrek ekonomik büyüme verilerine. Manşete baktığınızda "Türkiye ekonomisi 2022 yılının ilk çeyreğinde yüzde 7,3 büyüdü!" diye bir cümle okuyorsunuz. Dünya genelinde savaş ve artan enerji fiyatlarının etkisiyle yavaşlayan ya da küçülen ekonomiler bir yana yüzde 7,3 büyüyen Türkiye ekonomisi bir yana! Kutlamalara başlayabilir miyiz Maalesef hayır. İki örnekle anlatabilirim. Birincisi yine bu çeyrekte de ekonomik büyüme sermaye sınıfına yaradı. Geçtiğimiz yıl ücretlilerin gelirlerinin gayrisafi yurtiçi hasıla içerisindeki payı yüzde 35,5 iken 2002 yılının ilk çeyreğinde yüzde 31,5'a geriledi. Yani ekonomi yıllık yüzde 7,3 büyüdü ama son üç yıldır olduğu gibi yine bundan payı işçi, emekçi alamadı. Hal böyle olunca da manşet yüzde 7,3 büyümenin bir önemi de kalmıyor. Bir diğer can sıkıcı nokta da hanehalkı tüketiminin ve kamu harcamalarındaki artışın, ilk çeyrek büyümesindeki belirleyici rolü. Daha fazla iş ve sağlıklı büyümenin anahtarı olan yatırım harcamalarındaki artış sınırlı kalmış. Sahi geçtiğimiz yıl yapılan faiz indirimleri yatırım harcamalarını arttıracaktı, ihracat patlamasıyla cari açığı azaltacak ve Türkiye ekonomisini kurtaracaktı ya, ne oldu o iş sorusuna büyüme verileri ilk tokadı atmış. TÜİK bu söyleme ikinci tokadı atan veriyi de dün yayınlamış. Yine manşet veriye bakarsanız harika. TÜİK'in yayınladığı dış ticaret verilerine göre ihracat, 2022 yılı Ocak-Nisan döneminde bir önceki yılın aynı dönemine göre yüzde 21,6 artarak 83,5 milyar dolara ulaşmış. Dört ayda yaptığımız ihracat için rekor bir hacim. Kutlamalara başlayabilir miyiz Maalesef yine hayır. Aynı