Bizi ne kurtarır

Sürekli aynı durumun etrafında dönüyoruz. Önce kur sıçrıyor ardından maliyetler ve fiyatlar! Yine aynı senaryo geldi çattı. Mayıs ayında hızlanan TL'deki değer kaybı maliyetleri vurmaya başladı bile. Dolar 16 TL'nin üzerine çıkınca yine aynı döngü başladı. Önce akaryakıtta doğrudan hissediyoruz etkiyi. İki haftada 4 TL'ye yakın gelen zamla benzin 25 TL'nin, motorin ise 24 TL'nin üzerine çıktı. Bundan sonra ne olacağını artık kime sorsanız ezberden söylüyor.Yine de tekrar edeyim. Taşıma maliyetleri artacak, bu süre içerisinde üretimdeki ithal girdinin TL cinsinden maliyeti artacak ve bütün bunlar dönüp dolaşıp yine bizleri enflasyon olarak vuracak. Bu kadarını zaten biliyoruz. Asıl mesele ne yapmak gerektiği. Sürekli bunu düşünüyorum. Ne yapılabilir Nasıl çıkılabilir bu cendereden Yapılması gereken ilk şey kesinlikle yapılmaması gerekenleri ısrarla yapmaktan vazgeçmek! Çünkü ancak o zaman yapılması gerekenleri konuşmak mümkün olabilir. Yukarıda bahsettiğim silsileyi düşündüğümüzde bir diğer önemli adım ise tabii ki kurdaki sıçramaları durdurmak. Hatta yapabiliyorsak tersine çevirmek. Bu nasıl mümkün Ülkenin döviz açığını azaltarak. Nasıl azaltabiliriz döviz açığını ya da bir başka deyişle ülke içerisindeki döviz talebini Bugün geldiğimiz noktada hiç kolay bir iş değil. Çünkü hem finansal alanda hem de üretimde dışarıya bağımlı hale geldik. Son yirmi yılda gün gün AKP iktidarının ekonomi politikaları bizi buraya taşıdı. Hem dışa bağımlı hem de borçlu bir ekonomiye dönüştük. Yüksek dış borçlanma nedeniyle zaten döviz ihtiyacımız zaten orada duruyor. Önümüzdeki bir yılda çevirmemiz gereken dış borç 180 milyar dolar. Ya bu kadar dolar bulacağız ya da bu kadar doları yeniden daha yüksek faizle borçlanacağız. Neye göre dönecek bu borç Risk ve getiriye göreYani yatırımcılara mümkün olan en yüksek getiriyi yine mümkün olan en düşük risk ile birlikte sunmak gerekiyor. Türkiye'de durum neŞu an risk primi ve getiriye baktığımızda tam tersi. Yüksek risk, düşük getiri. Ve işin enteresan tarafı bu