Ekonomide dışa bağımlılık azalırsa bağışıklık güçlenir

Enflasyon ve cari açık problemlerini kalıcı olarak çözmek içiny apısal politikalar gerekli. İthal ara mal, finans ve enerjide dışa bağımlılığı azaltırsak,e konomik bağışıklık güçlenir Makroekonomik istikrarın üç ayağı vardır: Fiyat istikrarı, cari denge ve bütçe dengesi. Türkiye'de kamu bütçesi oldukça güçlü. Bütçe açığı ve kamu borç oranlarımız (GSYH'ye göre) rekabet halinde olduğumuz akran ülkelere ve G20 grubundakilere kıyasla düşük seviyelerde. Güçlü kamu bütçesi iç ve dış şoklarla mücadelede Türkiye'nin elini güçlendiriyor. Enflasyon ve cari açık ise zayıf olduğumuz alanlar. Aslında enflasyon sorununu 2000'lerin başında büyük oranda çözmüştük. Yüzde 5 hedefini tutturamasak da uzun yıllar enflasyonu tek haneli rakamlara hapsetmiştik. Önce 2018'teki kur şoku, ardından koronavirüs salgını enflasyon dinamiklerini bozdu. Cari açık ise 1970'li yılardan bu yana Türkiye ekonomisinin yumuşak karnı. Enflasyon ve cari açık problemlerini kalıcı olarak çözmenin yolu, yapısal politikalardan geçiyor. Şu üç alandaki dışa bağımlılığımızı yapısal olarak azaltmamız gerekiyor: İthal ara malları, finans ve enerji. SEÇİCİ POLİTİKALAR VE AR-GE Sanayimizin oldukça geniş bir ürün yelpazesi var. Üretim kapasitemiz yüksek. Birçok farklı ürünü içeride üretebiliyoruz. Ama ithal ara mallarına yüksek oranda bağımlı olduğumuz sektörler var. Gıda ve tekstil gibi görece düşük teknolojili sektörlerde üretimin içindeki yabancı katma değer payı yüzde 19-24 bandında. Makul bir seviye. Teknoloji seviyesini birkaç kademe artırdığımızda ise resim değişiyor. Kimyasal ürünler, elektrikli ekipmanlar, motorlu taşıtlar, bilgisayar, elektronik ve optik gibi sektörlere baktığımızda yabancı katma değer payı yüzde 34-43 bandına çıkıyor. Türkiye, bu gibi sektörlerdeki dışa bağımlılığı azaltmak için 11. Kalkınma Planı ile birlikte sektör bazında seçici teşvik politikalarına geçiş yaptı. Bu teşviklerin meyvesini vermesi için biraz daha zamana ihtiyaç var. Teşviklerden elde edilecek verimi artırmak için sadece sektör bazında değil, bir kademe daha aşağıya inerek ürün ve teknoloji bazlı teşvik politikaları lazım. Bu yolda Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı ve TÜBİTAK ürün ve teknoloji bazında Ar-Ge destekleme programlarıyla şirketleri teşvik etmeye başladı. Savunma sanayinde yakaladığımız başarıyı diğer sektörlerde deneyimleyebilmek için önemli adımlar atılıyor. FİNANSAL PRANGALAR Finans, dışa bağımlı olduğumuz bir diğer alan. Türkiye'nin mevcut tasarrufları, orta gelir tuzağını kırmak için ihtiyaç duyduğumuz yatırımları finanse etmeye yetmiyor. Sorun sadece toplam tasarruf miktarında değil. Yaptığımız tasarrufların hatırı sayılır bir oranı, finans sistemine kanalize olmuyor. Konut, arsa, altın, döviz gibi tasarruf araçları, yatırımları finanse etmekte işe yaramıyor. Farklı dünya görüşü ve risk profiline sahip insanlara hitap edebilecek çeşitlikte finansal enstrümanı sunmakta finans sistemiz geç kaldı. Son yıllarda finansal enstrümanlardaki çeşitlik artmaya başladı. Bu enstrümanlara alışılması ve güvenilmesi zaman alacaktır. Finansal okuryazarlık seviyesindeki artışla birlikte, özellikle yeni nesillerin tasarruflarını verimli alanlara yönlendirmelerini garanti altına almalıyız. Zira, yatırımları finanse etme noktasında yabancı sermayeye çok fazla bel bağlamak akıl kârı bir