Yeni bir "açılım" mı başlıyor
MHP lideri Devlet Bahçeli'nin 1 Eylül'de, DEM sıralarına giderek elini uzatması "açılım" beklentisine sebep oldu.
Her adımını ölçüp biçerek atan Bahçeli'nin, bu hareketi de "tasarlayarak" yaptığı şüphesiz. Ayrıca, Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın "Yeni ve sivil bir anayasa yapalım" ve "Dış tehditlerin arttığı bu kritik dönemde iç cepheyi sağlam tutalım" çağrısıyla birlikte düşünüldüğünde, Bahçeli'nin uzattığı el daha da anlamlı hale gelmektedir.
O halde yeni bir açılım süreci mi başlatılıyor
Öncelikle, niye "yeni açılım" dediğimizi; "eski"sine ne olduğunu hatırlamak gerekir. Çünkü yine Erdoğan'ın 15 yıl önce, "Siyasî hayatıma mal olsa da sonuna kadar devam edecek" kararlılığıyla başlattığı "Açılım Süreci"ni kimin; neden sabote ettiği iyi anlaşılmazsa, yenisi de aynı akıbetten kurtulamaz. Zira o açılım sürecini durduran şeytanî irade bugün de mevcuttur.
Dolayısıyla yeni bir açılım için, daha önceki gibi manipülasyonlara itibar etmeyecek bir irade gerekir.
ALINAN MESAFENİN DEĞERİ BİLİNİYOR MU
Bir kere Türkiye'de gerçekten (CHP mirası) bir "Kürt Sorunu" olduğunu ama bütün engelleme ve sabotajlara rağmen büyük ölçüde çözüldüğünü, artık Kürt sorunu değil; "Terör sorunu" olduğunu kabul etmemek büyük bir önyargıdır!
"Evet ama hâlâ bazı problemler var!" denirse...
Kusura bakmayın da bütün Türkiye'de birçok "sorun" var. 1990'da, ilçe olması son anda engellenen bin haneli nahiyemizin yolu, Diyarbakır'ın mezra yollarından daha kötü!
Bölgeye sürekli gidiyor; değişimi gözlemliyoruz. Hiç kimse, hiçbir bakımdan eski şartları yaşamıyor. Ama herkes "Biz çok mağdur edildik..." diye başlıyor ve yeni taleplerini sıralıyor! Eski Türkiye'de kim mağdur edilmedi ki!
Burada problem yeni talepler değil; hâlâ istismarcılara prim vermektir. "Daha iyi"nin önündeki en büyük engel de budur!
Yani, "yeni açılım" için devlet ile olan "güven" bağını; dolayısıyla da devletin elini güçlendirmek gerekmektedir.
AK Parti'ye oy verilmesinden falan bahsetmiyorum. Ancak HDPDEM çizgisinin, PKK ile arasına mesafe koyamaması en büyük "Kürt sorunu"dur!
Baskının yoğun olduğu dönemde bile PKK'ya prim vermeyen Kürt halkının, Kürtleri terör örgütüne peşkeş çeken HDPDEM'i desteklemesi büyük bir çelişkidir.
Peki, yıllardır HDPDEM kapısı önünde "Evladımızı götürdüğünüz gibi getirin" diye feryat eden acılı anne-babalar mı daha Kürt, yoksa onları ağlatanlara gözü kapalı oy verenler mi
Mesele kimlik siyaseti de değildir. Ancak, bu "kimlik siyaseti"nin meşru olabilmesi için terör örgütüne değil Kürtlere hizmet etmesi gerekir.
Atılan adımlardan memnun olan Kürtlerin, ortaya koyacakları irade ile DEM'i; PKK'dan uzaklaştırması beklenirdi. Kürtler, "PKK sizi tükürüğüyle boğar" iğrençliğinden başka hiçbir marifeti olmayan bir müptezele, daha kaliteli bir aday çıkaramadıkları için mi oy verdi
"Daha fazla hak verilmeli" baskısı yapan sağduyulu Kürt önderleri de, DEM'in PKK'ya mesafe koyması, bu olmuyorsa Kürtlerin DEM'e mesafe koyması için kafa yormalıdır!
PKK'nın silahlı mücadeleyi tamamen kaybetmesinden sonra DEM vb. "meşru" görüntülü "sivil" destekler, "can simidi" mesabesindedir.
Hakeza, adalet ve huzurumuzu emanet ettiğimiz hukukçuların, ülkenin başkentindeki genel kurulda sahneye çıkarak PKKÖcalan propagandası yapması, terör örgütü açısından; askerimize ateş açan teröristin desteğinden çok daha niteliklidir!