"Tanzimat" kapısından girdiler; Sultan Abdülaziz'i devirdiler!
149 yıl önce, "Bileklerini keserek intihar etti" diye iftira atılan Sultan Abdülaziz Han'a yapılan darbenin; gerektiği kadar konuşulmadığı kanaatindeyim.
Başbakan Adnan Menderes'e yönelik 27 Mayıs 1960 darbesi, Cumhuriyet dönemindeki "ana darbe"dir. Sonrakiler, bu cuntacıların izinden gitmiştir. Ancak rejim değişikliğiyle "millet"in değişmediği dikkate alınırsa, 30 Mayıs 1876 darbesinin, ilk "Yeni Tip Haçlı Seferi" olduğu görülür.
Onun içindir ki, Abdülaziz Han'ın neden vahşice saf dışı bırakıldığını anlamayan, Jön Türklerin Abdülhamid Han'a yönelik hain darbesini de doğru anlayamaz. Bu durumda ise, bugün Türkiye'nin en büyük riski olan "CHP Zihniyeti"nin ve "Biz Jön Türk'üz" ifşaatlarının doğru anlaşılamayacağı net olarak görülmektedir.
Bu darbenin mimarı olan "Haçlı Şövalyeleri"ni gizleyen "Truva Atı", Batılılaşma diye pazarlanan "Tanzimat" kapısından girmiştir. Bu kapıyı açan ise, Londra'da devşirilen Mustafa Reşid Paşa'dır.
OSMANLI'YA BORÇ VERMEYİ ÇOK İSTİYORLARDI!
Alman Yahudisi Mayer Amschel Rothschild'in 1800 yılında Londra'ya taşınmasıyla, İngilizlerin işgal ve sömürü yöntemi de değişmişti. Artık büyük imparatorlukları yıkmak için zor savaşlara girmeye gerek yoktu. Borç vermek ve ticarî tavizler almak yeterliydi. İkinci büyük İslâm İmparatorluğu olan Babürleri bile böyle yıkmışlardı.
Ancak Osmanlı Devleti'ne borç vermeyi bir türlü başaramamışlardı.
İngilizler böyle durumlarda, uygun isimleri devşirerek "vesayet yöntemi"ni kullanıyordu! Özellikle hızlı yükselmek isteyen muhterisler çok işe yarıyordu!
Tembel olduğu için medreseyi arka kapıdan bitiren ama eniştesi Sadrazam Seyyid Ali Paşa sayesinde; daha 24 yaşında "Sadaret Kalemi"ne giren ve çalışmadan yükselerek 1836'da Londra'ya "Büyükelçi" gönderilen Mustafa Reşid Bey, tam da aradıkları portre idi.
Bu "kifayetsiz muhteris"in işe yarayacağını anlayan Mason Lord Stratford Canning, kendi locasına götürüp kaydettirerek Haçlı Siyonist menfaatlerinin neferi olarak tapulamıştı!
Mason olduktan sonra şansı(!) daha da açılan Reşid Bey, bir yıl geçmeden Hariciye Nâzırlığı'na getirilmiş ve "Paşa" olmuştu!
Reşid Paşa, İngiltere'ye ilk büyük hizmetini; 16 Ağustos 1838'de imzalanan Baltalimanı Anlaşması ile vermişti! Büyükelçisi John Ponsonby tarafından yazılan bu anlaşmayı, Avusturya başbakanı W. Metternich, "Osmanlı işte şimdi bitti" şeklinde değerlendirmişti. Tarihçi Yusuf Hikmet Bayur ise, "Osmanlı ekonomisini, Fransızlara verilen kapitülasyonlar değil; İngilizlere tanınan bu imtiyazlar batırdı" demişti.1
REŞİD PAŞA ÜZERİNDEN İNCE OYUN
İlginçtir M. Reşid Paşa, 15 yıl sonra yine Hariciye Nâzırı olmuş ve Osmanlı Devleti, İngiltere'nin ve Banker Lionel de Rothschild'in çok istediği ama asla yapmaması gereken şeyi yapmış; güçlü Ruslarla Kırım Savaşı'na girmişti!
Güya Osmanlı'ya destek veren İngilizler, savaşı bilerek genişletiyor ve uzatıyordu. Çünkü savaş, "masraf" demekti. Nitekim hazine tamamen erimişti. Yani, Haçlı Siyonist ittifak, yıllardır ulaşamadığı hedefine Büyük Mason Reşid Paşa sayesinde ulaşmıştı!
28 Haziran 1855'te Londra'da yapılan bir mukavele ile Osmanlı hükümeti, İngiltere ve Fransa'dan 5 milyon İngiliz altını borç almıştı! "Görünmeyen işgal" demek olan dış borç, 1875 yılında tam 251 milyona fırlamıştı.
Bitmedi... Rothschild, 1856'da Osmanlı Bankası'nı kurmuş ve Osmanlı parasını basma imtiyazı almıştı! Bakmayın adının "Osmanlı" olmasına; bu son adım, Haçlı Siyonist işgalin tesciliydi!
HAÇLILARA KALICI HİZMET: TANZİMAT!
Batı'nın hazırlandığı asıl büyük harekât, "Tanzimat" idi! "Islahat" yani "reform" ambalajıyla sunulan bu proje yürürlüğe girerse, Londra'daki "İslam Ülkelerinin Sömürgeleştirilmesi ve Bu Yoldaki Güçlükler" konulu konferansta alınan "Müslümanları Hıristiyanlaştırmak için çaba sarf etmemeliyiz. Onları İslam'dan uzaklaştırmak, yani; Hristiyan kültürüne; ahlâkına; adetlerine; bayramlarına alıştırmak yeterlidir" şeklindeki kararı uygulanacaktı!2
Bu projeyi üstlenen Mustafa Reşid Paşa, İngiltere Sefiri Lord Ponsonby'nin telkinlerinden oluşan "Tanzimat Fermanı"nı, Sultan II. Mahmud Han'a kabul ettirememişse de, onun; 1 Temmuz 1839 günü tüberkülozdan vefat etmesi üzerine, 18 yaşında tahta çıkan Abdülmecid Han'a; "İngilizlerin desteğini ve yardımını alırız" diyerek onaylatmayı başarmıştı!
Reşid Paşa, "Tanzimat Fermanı"nı, 3 Kasım 1839'da Gülhane'de bizzat ilân ederken, Avrupalı sefirler de mutlulukla izliyordu! Ön sırada oturan, Fransa'nın en büyük "Baron"u James Mayer de Rothschild, yanındaki Hahambaşına, "İmparatorluk bünyesindeki bütün Yahudi cemaatlerine, Tanzimat Fermanı'nın açtığı yolda atılması gereken adımları anlatan bir emirname gönderin" talimatı vermişti!3
Daha o gün durum değişmişti! Paşazadelerden biri, namaz kılan bir kişiye, "Ferman okundu; duymadın mı Artık gayrimüslimlerle beraber olacağız" demişti!4
Bir taraftan Müslümanları, "Batılılaştırıyoruz" derken çaktırmadan Hristiyanlaştıracaklardı, diğer taraftan da; yeni haklar sağladıkları azınlıkları ayaklandırarak "hasta adam"a son darbeyi isyanlarla vuracaklardı!
Tanzimat'ın ana hedeflerinden biri de Müslümanları "cahil" bırakmaktı! Eskiden İslâm âlimleri, fen bilgilerini de öğrenirdi. Mesela tefsir ve fıkıh âlimi olan Fahreddin-i Râzi Hazretleri, 23 ciltlik Tefsir-i Kebîr isimli kaynak eserinin yanı sıra fizik, matematik ve tıp dallarında da çok değerli eserler vermişti. İslâm âlimlerinin fen derslerini de okuması, İslâmiyet'i daha iyi anlamasını ve daha etkili anlatmasını sağlıyordu.
Tanzimat Kanunu ile birlikte, Fatih devrinden beri medreselerde okutulmakta olan hesap, hendese, astronomi derslerini de kaldırmışlardı. "Din adamına fen bilgisi lâzım değil" aldatmacasıyla, din adamlarını fen cahili yapmışlardı. Sonra da, "Din adamları gericidir" diyerek gençleri İslâmiyet'ten uzaklaştırmışlardı.
PAŞA'NIN HİYANETİ ABDÜLMECİD HAN'I VEREM ETTİ!
Aslında Sultan Abdülmecid Han, teknolojiyi yakından takip ediyor ve Batı'daki gelişmeyi ülkesine taşımak istiyordu. Bu sebeple, en zeki gençleri; iyi eğitim almaları için Avrupa'ya gönderiyordu. Fakat ne hazindir ki bunlar, bilim ve teknoloji değil; "Osmanlı'yı yıkma teknikleri" öğreniyor ve çoğu "Mason" olarak dönüyordu!
Bunu da "nöbetleşe" Sadrazamlık yapan Mustafa Reşid Paşa ile Emin Âli Paşa ve Fuad Paşa gibi çömezleri organize ediyordu. Nitekim Reşid Paşa'nın kritik noktalara yerleştirdiği Masonlar, Tanzimat'ı kullanarak, Misyonerlerin "öğretmen" olarak görevlendirildiği azınlık okullarını yurdun her köşesine yayıyordu. Öncekilere ilaveten; 131 Amerikan, 127 Fransız, 60 İngiliz ve 7 de Rus okulu açılmıştı.5
Reşid Paşa'nın Osmanlı Devleti'ni İngilizlere peşkeş çekmesine çok içerleyen Abdülmecid Han, babası gibi üzüntüsünden tüberküloz olmuş ve 38 yaşında vefat etmiş ve 31 yaşındaki kardeşi Abdülaziz Efendi, 26 Haziran 1861 tarihinde 32. Padişah olarak tahta çıkmıştı.
EYVAH! "HÜRRİYET" DİYORLAR!
Sıra, Tanzimat'tan sonraki büyük adıma gelmişti. Batı, Osmanlı'daki PadişahHalife iradesini zayıflatmakta kararlıydı! İcra yetkisi bürokratlara geçecekti ve onlar üzerinden oluşturacakları "paralel devlet" sayesinde, Osmanlı'yı içeriden çökerteceklerdi! Yönetim sisteminin, vesayete elverişli hale gelmesi için "Meşrutiyet" adı altında, kendi emellerine hizmet edecek olan "Parlamento"nun devreye girmesi gerekiyordu! "Hürriyet, Adâlet ve Eşitlik için Meşrutiyet" sloganlarının asıl amacı buydu!
Masonlar, "Yeni Osmanlılar Cemiyeti"ni (1866 yılında) bunun için kurmuştu.
CHP Genel Başkanı Özgür Özel'in "Biziz" dediği "Jön Türkler"in ilk nüvesi olan bu Cemiyet, "Osmanlı'nın kurtuluşu yolunda son hatve (adım)" sloganlarıyla, "Osmanlı'nın yıkılışı için son adım" atmak istiyordu.
Fransız İhtilâli'nin kötü bir taklitçisi olan Yeni Osmanlılar Cemiyeti, Abdülaziz Han'dan Meşrutiyeti ilân etmesini istemişti. Sultan Abdülaziz, Tanzimat Fermanı'nın Osmanlı'yı nasıl perişan ettiğini yakından görmüştü. Zira İngiltere; Fransa ve Rusya, azınlıklara; kötü niyetli olarak verilen abartılı ayrıcalıkları, kendi hedefleri için kullanarak Hristiyan tebaayı kışkırtmış, Suriye; Girit; Sırbistan; Bosna-Hersek; Eflak-Boğdan ve Karadağ'da isyanlar organize etmişti.
Şimdi ise, "Saray iradesi"ne göz dikmişlerdi! Niyetlerini iyi bilen Halife, "Meşrutiyet" talebini kabul etmediği gibi bu fitne ocağını da dağıtmıştı.
Abdülaziz Han'ın, Meşrutiyet vesayetini kabul etmeyeceğini anlayan İngilizler, işbirlikçileri üzerinden bir "darbe" hazırlığına çoktan başlamıştı!
HIRSLI VE ÖFKELİ OLANLARI ÇOK SEVİYORLAR!
Haçlı ittifak, ele geçirmek istediği her ülkeye önce Mason localarını göndermiş ve yetiştirdikleri yerli işbirlikçileri önemli kademelere yerleştirmişti. Osmanlı Devleti'nde de bu süreç, Mason Mustafa Reşid Paşa ile başlamış, onun yetiştirmesi olan Midhat Paşa ile "darbe" aşamasına gelmişti.
Sadrazamlıktan azledildiği için Abdülaziz Han'ı devirmek üzere İngilizlerle anlaşan Midhat Paşa'nın en büyük yardımcısı ise yolsuzluk sebebiyle Seraskerlikten azledildiği için Abdülaziz Han'ı öldürmeye yemin etmiş olan Hüseyin Avni Paşa idi!6
Kişisel hırsları, bu iki Paşayı daha kullanışlı hale getirmişti. Zira İngilizler, bu tür zaaflardan istifade etmeyi çok iyi biliyordu!
DARBEYİ İNGİLİZ SEFİR YAPTI!
30 yıl önce İngiltere Büyükelçisi Lord Canning ile Mustafa Reşid Paşa üzerinden "Islahat ambalajlı Haçlı Seferi" yürüten merkez, şimdi de yine İngiltere Büyükelçisi Sir Henry Elliot ile Midhat Paşa üzerinden, "Osmanlı'da ilk Haçlı darbesi"ni gerçekleştiriyordu.
"Desteğimiz olmasaydı darbe yapmaya teşebbüs edemezlerdi ve başarılı olamazlardı" diyen Sir Elliot, darbeye giden süreçteki rolünü (özetle) şöyle anlatıyor:
"1875 Kasım ayında Midhat Paşa bana geldi. Meclis-i Mebusan'ın (yani darbenin) teşekkülü konusunda İngiltere'nin yardım ve desteğinin ne kadar önemli olduğunu tekrar be tekrar beyan etti. Ben de bu teminatı bilâ-tereddüt (tereddütsüz) verdim."7
30 Mayıs 1876 darbesinden bir hafta önce Londra'ya "özel rapor" gönderen Elliot, "Payitahtta herkes değişikliği konuşuyor" demişti. İlginç olan ise, darbeyi millet nezdinde "meşrulaştırmak" için Kur'an-ı Kerim'deki bazı uygun(!) ayetlerin elden ele dolaştırıldığını belirtmesiydi.
ÖNCE HÜKÜMET VE "DİYANET" DARBESİ
"Darbenin güvenliği" için hükümetin ele geçirilmesi gerekiyordu! Zira 1872'de Midhat Paşa'nın azledilmesinden sonra elden ele dolaşan Sadaret makamı, son 8 aydır "Rusçu" Mahmud Nedim Paşa'nın uhdesindeydi. Bu ortamda hedefe ulaşmaları mümkün değildi!
Midhat Paşa ve diğerlerinin para karşılığında gizlice organize ettiği insanlar caddelerde gösteri yapıyor, darbecilerin istekleri, bu "ücretli" göstericilerin ağzından; "halkın talebi" gibi servis ediliyordu. Ayrıca Yeni Osmanlılar (Jön Türk) Cemiyeti üyeleri de; müderris kıyafetiyle gittikleri medreselerde, (aynı cemiyetin üyesi olan Ebüzziya'nın iddiasına göre) bol "İngiliz bahşişi" ile gönüllerini fethettikleri talebeyi tahrik etmişti.8
Ayrıca İttihatçı M. Celaleddin Paşa da "Sarraf Hristaki, medreselere; Midhat Paşa'nın aracılığıyla gizlice para dağıtıp talebeyi ayaklandırdı" demektedir.9
Nitekim Fatih, Bâyezid ve Süleymaniye medreselerinde okuyan 3 bin öğrenci, 10 Mayıs 1876 günü sokağa dökülmüştü. Babıâli; yani Hükümet önünde toplanan öğrenciler, "Sadrazamı, Seraskeri ve Şeyhülislâmı istemezük" sloganları atıyordu.
Organize grupların katılmasıyla, "geniş halk kitlesi" görüntüsü verilen protestocular, Midhat Paşa'nın Sadrazam; Hüseyin Avni Paşa'nın Serasker ve ne hikmetse; Hasan Hayrullah Efendi'nin de Şeyhülislâm olmasını istiyorlardı. Çaresiz kalan Abdülaziz Han 12 Mayıs'ta Mahmud Nedim Paşa'yı azletmiş; ahalinin(!) taleplerini yerine getirmişti!10
Artık, düğmeye basılabilirdi!
Sir Henry Elliot ve Midhat Paşa, ayrıntıları kararlaştırmıştı. Sivil kanadı, Şura-yı Devlet (Danıştay) Başkanı Midhat Paşa organize edecek, askerî operasyonu ise Serasker Hüseyin Avni Paşa yürütecekti.
FETÖ GİBİ DARBEYİ ERKENE ALDILAR!
İngiliz Donanması'nın da 25 Mayıs 1876 gecesi gelerek Beşike Limanı'na demirlemesi üzerine ertesi gün Avni Paşa'nın; Paşalimanı'ndaki yalısında toplanan İngiliz kumandalı cuntacılar, 31 Mayıs Çarşamba gününde karar kılmıştı.11
Ancak Sultan Abdülaziz Han, Serasker Avni Paşa'yı 30 Mayıs Salı günü Saray'a davet etmişti. Bazı şüphelerinin doğru çıktığını düşünen Paşa, "Hastayım, sabahleyin gelirim" şeklinde haber göndermiş ve hemen Sadrazam Rüşdü Paşa ile Midhat Paşa'yı yalısına çağırarak, "Hal' işini bu gece halledelim" teklifinde bulunmuştu. Tıpkı "İfşa olduk" paniğiyle darbeyi erken saate çeken FETÖ gibi, o gece (30 Mayıs 1876 salı) harekete geçme kararı almışlardı! Hemen Seraskeriye'ye gitmiş, Şeyhülislâm ve diğer darbecileri de çağırmışlardı.12
İFTİRALARLA DOLU "DARBE FETVASI"
Darbeye "meşru" görüntüsü vererek milletin tepkisini bertaraf etmek için bir "fetva" gerekiyordu! "Hayrullah Efendi" ısrarının hikmeti(!) de burada ortaya çıkıyordu.
Adı Hayrullah olsa da "Şerrullah" diye tanınan Mason Şeyhülislâm, hıyanet sözünü tutmuş, Fetva Emini Kara Halil'i çağırarak, "Din işlerini ihlâl; Beytülmalı israf eden, aklî dengesi yerinde olmayan Abdülaziz'in tahttan indirilmesi..." mealinde bir fetva yazmasını istemişti. Menfaatinin esiri olan Kara Halil'in yazdığı düzmece metin, Hayrullah Efendi'nin de tasdik etmesiyle "darbe fetvası" halini almıştı!
"Din işlerini ihlâl etti" iddiası, din ile hiç ilgisi olmayanların çirkin bir iftirasıydı. Mabeynci Âtıf Bey, "Üç sene hizmetinde bulundum, Ehl-i sünnet itikadına muhalif bir söz işitmedim" demişti.13
Bu Mason üstatlarının izinde giden İttihatçılar da, 33 yıl sonra Abdülhamid Han'ı tahttan indirirken aynı yalanlara başvuracaktı!
KURDUĞU DONANMA, SARAYI KUŞATTI!
Hareket 3031 Mayıs 1876 gecesi yarısı başlatılmıştı. Redif Paşa, "Padişahımızı koruyoruz" diye kandırdığı taburlarla Dolmabahçe Sarayı'nı kuşatmıştı. Bahriye Nâzırı Kayserili Ahmet Paşa da kuşatmaya savaş gemileriyle katılmıştı. Harp Okulları Kumandanı Süleyman Paşa ise 300 kadar Harbiye öğrencisiyle Veliaht Dairesi'ni güvenlik çemberine almıştı!