Suriye'den geliyorum!

15 yıl aradan sonra tekrar gittim Suriye'ye. Sürekli gündemimizde olan Azez Halep hattını ve özellikle de Halep'in son halini çok merak ediyordum.

Öncüpınar Gümrük Kapısı'nın Suriye tarafında yaşanan ve bizim onlarca yıl önceki bürokrasi kâbusumuzu hatırlatan sahnelerden sonra vardığımız Azez'de bir süre dolaştık ve esas menzilimiz olan Halep yoluna düştük.

Düz ve düzgün bir yolda, Halep'e yaklaşıncaya kadar sadece iki kontrol noktasından geçtik. Rehberimiz Muhammed, 8 Aralık'tan önce bu yolda her 30 metrede bir kontrol noktası olduğunu söyledi.

İç savaşın en çarpıcı enkazıyla ise Halep'e 15 km. mesafedeki Üreytan'da yüzleştik. Genellikle zengin Haleplilerinin malikanelerinden oluşan bu ilçede şimdi sadece bir yıkıntı yığını! Milyonlarca dolarlık mekânlar birer harabeye dönüşmüş. Bir tane bile sağlam bina kalmamış.

PYD'NİN KENARINDAN GEÇTİK

Halep girişindeki Şeyh Maksud ve Eşrefiye mahallelerine giden yolun ayrıldığı Leramun Kavşağı aynı zamanda PKK/PYD'nin de sınırı sayılır. Nitekim 15-20 gün önceki PYD saldırıları esnasında bu isimleri sık sık duymuştuk.

Halep ana yolunun az ilerisi, yani Halep'in bir bölümü terör örgütünün kontrolünde! Bir "devlet" için asla kabul edilebilir bir durum değil. Başka bir ifadeyle, bir devlet, "kurtarılmış bölge"leri yok etmedikçe gerçek anlamda devlet olamaz!

Bu bölgeye sınır olan bir ülke de güvende olamaz!

Buradan bakınca, PKK'nın "Türkiye'den çekiliyoruz" açıklaması hiçbir şey ifade etmiyor.

ŞİÎ TERÖRÜ PKK İLE YARIŞIYOR!

Harabeye çevrilen bölgelerden biri de, "Mayer" isimli Sünnî yerleşim yeri. Halep yolu üzerindeki Şiî beldeleri olan Nubul ve El-Zehra'nın hemen karşısındaki köy, "bombardıman"la değil, "talan"la bu hale gelmiş!

Binaların kapı ve penceresine, çatılardaki kiremitlerine varıncaya kadar ne varsa çalan bu soyguncuların, "Yahudi yerleşimciler" denilen hırsızlardan ne farkı var

Camilere ise daha büyük bir öfkeyle saldırmışlar! Cuma namazını bu köydeki bir "cami kalıntısı"nda kıldık. Çünkü köy girişindeki "Muhammed-Ül Emîn Camii", çok özür diliyorum hayvan ve "sureten insan" dışkılarıyla doldurulmuş.

"Ebu Bekr-i Sıddık Camii"ni ise, bakın ne hale getirmişler:

İzlemek için tıklayın...

Bütün bunları, İran yönetimindeki Şiîler yapmış! Köyün suçu, ehl-i sünnet Müslümanlara mekân olmak! Bu caminin suçu ise eshab-ı kiramın en büyüğü olan Hazret-i Ebu Bekir Efendimizin (radıyallahü anh) adıyla anılmak!

Bunu yapanların Müslümanlıkla ne ilgisi olabilir Hazret-i Ali (radıyallahü anh) Efendimizi sevdiğini iddia edenler, Hazret-i Ali Efendimizin övgüler yağdırdığı Ebu Bekir Efendimize nasıl düşman olabilir

HAÇLI SİYONİST İTTİFAKIN LEJYONERLERİ!

İşin aslı çok farklı!

Burada yaşananlar, bir önceki yazımızda arz etmeye çalıştığımız "Mezhepçilik adı altında İslâm düşmanlığı yapılıyor" gerçeğinin sahaya yansımış halidir.

Hakiki Müslümanlar arasında asla "Mezhep Savaşı" olamaz!

İslâm'ın "Mezhep" tanımı sadece "Hanefî, Şafiî, Malikî ve Hanbelî"den ibarettir. Geriye kalanların tamamı "Mezhep" adı verilen ama Müslümanları içten yıkmak için İngiliz ve Yahudi sürümü fitne örgütüdür.